BIST 100 9.089 DOLAR 32,37 EURO 34,95 ALTIN 2.325,67
18° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Amerikan demokrasisinin kara günü

Amerikan Başkanı Donald J. Trump, 6 Ocak Çarşamba günü olay çıkarmak istedi. Son derece sıradan bürokratik bir işlemin yapılacağı bir Kongre oturumunu, Amerikan siyasi tarihinin en karanlık günlerinden birine döndürdü. 3 Kasım Başkanlık seçim sonuçlarının tasdikleneceği ve Kongre’nin yeni seçilmişlerinin işbaşı yapacağı bu günde taraftarlarını başkent Washington’a “Amerika’yı Kurtaralım Yürüyüşü” diye kodladığı bir sivil isyana çağırdı.

Konuşması gereken saati bir saat geçe taraftarlarının karşısına siyah eldivenleri ve siyah uzun paltosuyla çıktı. “Cesaret bulmuş, sol, radikal Demokratların seçim zaferimizi çaldığını görmek istemiyoruz,” dedi ve ekledi: “Ortada hırsızlık varken yenilgiden konuşamazsınız. Ülkemiz yeteri kadar çekti. Daha fazlasına izin vermeyeceğiz.”

Trump daha konuşmasını tamamlamadan kalabalık yavaş yavaş Kongre’ye doğru harekete geçti. Amerikan Başkanı,Beyaz Saray’a “seçim” partisine (!) katılmaya gitti. Davetlilerle birlikte, büyük ekranlarda, taraftarlarının Kongre merdivenlerini yavaş yavaş çıktığını zevkle seyretmeye başladı. Fitil
çoktan ateş almıştı.

PENCE, TRUMP’A UYMADI

Başkan Yardımcısı Mike Pence, Trump’ın istediği gibi seçici kurul delegelerinin oylarını reddetmek ve eyaletlere geri göndermek için hiçbir yasal dayanağının olmadığını açıklamıştı. Seçici Kurul delegelerinin oyları alfabetik sıraya göre tasdiklenmek üzere okunmaya başlamıştı ki daha adı okunan ilk eyalet Arizona’da Cumhuriyetçiler itiraz ettiler.

Senato ve Temsilciler Meclisi ortaklaşa yaptığı oturuma ara verdi; Kongre’nin iki kanadı ayrı ayrı kendi genel kurullarında 2 saat süre ile bu açmaza çözüm bulmak için ayrıldı. Cumhuriyetçilerin hedefi, 11 eyalette bu itirazı gerçekleştirmekti ama onlar da biliyorlardı ki seçim sonucunu bu aşamada değiştirebilmeleri olanaksızdı. Sadece yeni seçilmiş yönetime baş ağrısı vermek ve işlerin kolay olmayacağını sergilemek istiyorlardı. Malum Trump yönetiminin her tür enteresanlığına rağmen Kongre seçimlerinde Cumhuriyetçiler sanıldığı kadar da kötü bir sonuç elde etmemişlerdi. Demokratlar kırk yıl sonra ilk defa Beyaz Saray ve Kongre’de çoğunluğu kazanırken, 435 koltuklu Temsilciler Meclisi’nde 12 sandalye farkla ve Senato’da da Başkan Yardımcısı Senato’ya başkanlık ettiğinden 1 oy farkla çoğunluğu elde edebildiler. Bir diğer deyişle, Demokratların, kendi siyasi programlarını yerine getirebilmeleri için Cumhuriyetçilerle işbirliği yapmaları kaçınılmaz.

Senato Cumhuriyetçi Parti lideri Mitch McConnell, Senato’daki oturumda sözü aldı ve kendi partisinin seçilmişlerine hitaben aynı zaman diliminde iki ayrı paralel evrende yaşamanın rasyonel olmadığını; seçimlere hile karıştığını gösterir hiçbir geçerli kanıta rastlanılmadığını ve seçim sonuçlarını geri döndürme çabalarının son bulması gerektiğini, aksi takdirde ülkenin demokrasisinin zarara uğrayacağını söyledi. McConnell’ın konuşması biteli daha on dakika olmamıştı ki Trump taraftarları Kongre’nin merdivenlerini tırmanmaya başladı.

Sonrasında da olanlar oldu. Kontrolünü kaybetmiş başı bozuk bir güruh, camları kapıları kırdı ve dünya siyasetine yön veren şahin başı ile taçlanmış
kubbenin dört bir köşesini aç leş kargaları gibi istila etmeye başladılar. On iki sene boyunca zevkle yaşadığım ve gazeteci olarak koridorlarında mesai harcadığım bu yerlerde yaşananlara bakınca üzülmedim değil. Ama durum çok daha kötü olabilirdi. Ucuz atlatıldı.

DAHA KÖTÜ OLABİLİRDİ

Düşünün bir, bu içeriye dalmış adrenalini tavan yapmış gözü dönmüş kalabalık, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi‘yi bulmuş olsalardı; veya Mike Pence, Mitch McConnell ve/ya Kongre üyesi herhangi birine denk gelseydiler, can güvenliklerine zarar vermeyeceklerinden kim emin olabilir!
Hollywood senaryolarına taş çıkartan ilginç zamanlardan geçtiğimiz kesin ama Kongre üyesi birinin veya bir kaçının öldürüldüğü; geri kalanların rehinealındığı bir tırmanış, çok daha vahim sonuçları doğururdu. Son derece olası bir olasılık -- o günün irrasyonel akışında yaşananlara bakınca. Olmadı. Ucuz atladıldı.

KONGRE HIZLA İŞBAŞI YAPTI

Amerika’daki siyasi sistemin yerinde olduğu da tam bu krizin en yüksek noktasında kendini gösterdi. Pence dahil tüm Kongre üyeleri, Kongre sığınağına alındı ve hiçbirinin kılına zarar gelmedi. Olaylar yatıştıktan sonra akşam sekiz gibi her biri işbaşı yaptı ve Joe Biden’ın Amerika’nın yeni seçilmiş Başkanı olduğunu tasdiklediler.

Evet, Temsilciler Meclisi tarafında Cumhuriyetçi vekiller arasında hala seçimin çalındığını ileri sürenler vardı ve hatta Senato ayağında da bu iddiayı sürdürenler oldu ama sistem işledi. Amerikan demokrasisi akla ziyan bir meydan okumaya karşın işlerliğini kaybetmediğini ispatladı. Bu bir darbe değildi, çünkü Trump’a destek çıkan organize olmuş bir devlet gücü bu anarşinin arkasında yoktu.

Kongre’nin işleyişinin önemi kadar, Cumhuriyetçi parti tarafından atamaları yapılmış hakim ve savcıların, Trump’ın seçime hile karıştığını ileri
sürdüğü tüm davalarda partinin liderine bağımlılıklarını yarıştırmak yerine –Anayasaya ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun kararlar vermiş olmalarını da görmek gerekli. Bir parti liderinin üzerinden devleti yorumlamak yerine, müesses nizamda yer alan her bir karakterin devletin kuruluş ilkeleri doğrultusunda devlet kurumlarına sahip çıktığını teslim etmek yerinde olabilir. Tabii ki de mükemmel olmadıklarını görerek...

KONGRE POLİSİ HAZIRLIKSIZDI, BAŞARISIZ DEĞİL

Ve fakat Amerikan demokrasisi hala ciddi saldırı altında. Yeni seçilmiş Amerikan Başkanı Joe Biden, Kongre’ye saldıranları “yerel terörizm” yapmakla suçladı. Amerika daha önce Vietnam savaşının en heyheyli yıllarında bile böyle bir kepazeliği yaşamamışken, ilk defa böylesi bir toplumsal partizanlığa berenmiş “terörist eylemlerle” mücadele edecek. İnsan hakları ve demokrasi vurgusu yaparak yönetime gelen Biden için bu durumun kara mizah mı yoksa isabetli bir döngü mü olduğunu zaman içinde izleyip, anlayacağız.

Kongre polisinin ise o gün olanlara karşı mükemmel bir sınav vermemiş olmasını, Trump’ın emri ile sanki bu anarşistlere göz yumduğu gibi bir sonuca varmak yersiz bir saptama olur kanaatindeyim. 11 Eylül’de yaşanan şok gibi 6 Ocak’ta da Amerikalılar daha önce bilmedikleri bir eşiği aştılar ve ülke vatandaşlarının aklı çıktı – Cumhuriyetçi Parti tabanından olan insanlar dahil.

Trump’ın insanların içindeki karanlığı besleyen yönetim tarzından ortaya çıkan ilk şiddet sarmalı da değildi bu. Haberlerde genişçe yer verilmese de
Trump’ın siyasetçi olarak iletişim dilinden cesaret alıp, adi suç işlemiş bir dolu aklı evvel var. O yüzden iletişim dilini yabana atmamak gerek.
Söz eyleme ve eylem felakete ansızın dönüşebilir ve dönüştüğünü de gördük. Kongre’de yaşananlardan ötürü Trump bir hakim önünde sorumlu tutulabilir mi bilinmez ama dünyanın her bir köşesinde aklıselim insanlar Trump’ın bu şiddeti körüklediğini pek ala biliyorlar.

DARBE YOK, ANARŞİST SALDIRI VAR

Kongre binasına verilen maddi zarar, ve akıllara ziyan saygısızlık abidesi görüntülerden öte 5 kişi hayatını kaybetti. Bir polis memuru, başına yangın söndürücüsü vurularak darbe aldı. Kendini toparladı. Hastaneye gitmesi gerekirken birimine gitti ve fakat sonra geçirdiği iç kanamadan hayatını kaybetti. Başa alınan darbelere dikkat etmek gerekiyor. Bir kadın, Meclis Başkanı Pelosi’nin kulis alanına açılan kapının önünde vuruldu. Diğer 3 kişi de geçirdikleri farklı medikal sorunlardan ötürü hayatlarını kaybetti. Bu ölümlerden biri ise hayli enteresan. 70 yaşlarında bir erkek. Kongre merdivenlerini hızla çıkarken kalp krizi geçirmiş, ambulansla hastaneye kaldırılmış ve fakat sonra bir daha kendine gelememiş. Polis bu kişinin kimliğine ulaştıktan sonra, sahipsiz kalan arabasının arkasına düşmüş. Gerçi araba bir kamyonet. Ve kamyonetten çok miktarda Molotof kokteyl çıkmış.
Ve bu anarşistler içinde belki askeri eğitim almış ve aklını kaçırmış ve ciddi ortalığın tozunu dumanını atacak birileri vardı. Zira hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi Ulusal Komitelerin girişlerine patlayıcı yerleştirilmiş olarak bulundu. Polis zamanında tespit ettiği için ya da başka nedenden bunlar patlamadı.

TRUMP SİYASETTEN MEN EDİLMELİ

Başkan Yardımcısı Pence, Bakanlar Kurulu kararı ile Trump’ın görevden alınmasını sağlayabilecek Anayasa’ya yapılmış 25inci değişiklikle ilgili hükmü işletmeyeceklerini açıkladı. Pelosi başta Demokrat partinin ağır topları ise Trump’ın bir daha siyasete adım atmasının önünü kesmek için azil sürecini ikinciye devreye sokmak istiyorlar. Pence’in 24 saat içinde resmen duruşunu bildirmesini istediler. Bu hafta içinde Demokratların nasıl yol alacakları netleşecektir.

Ancak Trump’ın azil sürecini başlatmak için aceleci olmama olasılıkları da var. Biden yönetimi işbaşı yaptıktan sonra ilk 100 gün yeni yönetimin Bakanlarının atamalarını hızla onaylamak için işlerini yapmaya öncelik vermeleri sanki Trump’ın azil sürecini biraz öteletebilir. Ve fakat sonrasında Trump’a karşı sistem çarklıları çalışacak ve bakalım neler olacak.

Sonuç olarak, Kongre’de yaşananlar çok daha kötü bir sonla bitebilirdi. Ucuz atlatıldı. Biden yönetimi sadece birbirini düşman gören bir toplumu devir teslim almıyor aynı zamanda otoritelerini meşru görmeyen bir kitleyi de kontrol altında tutmaya çalışacak. Siyaseten idare edilebilmesi zor bir denklem ve fakat Amerika bu ayrışmışlığı idare edebilirse ve bu süreç bir suikast yaşanmadan geçer ve taraflar yeniden makul bir siyasi diyalog kurabilecekleri bir hale gelebilirlerse – ne diyelim Nobel barış ödülünü alsınlar mı artık...

- - - - - - -