BIST 100 9.080 DOLAR 32,39 EURO 35,12 ALTIN 2.326,21
12° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Yandaş medyanın sıkıntısı

İktidarın “altın” yıllarında pek fazla sorunları yoktu. “Altın yıllar” dediğime bakmayın, bizim için yani istibdat altında inim inim inleyen, zulüm ve sömürüden baskıdan ve negatif ayrımcılıktan nasibini almış ezilen çoğunluk için her daim “kapkaranlık yıllar”dan, utanç yıllarından söz ediyorum.

Fazla sorunları yoktu, o yıllarda.
Neden mi? Çünkü, sağolsun yetmezamaevetçi’ler ve pembiş-liboşların bunlara sunduğu gönüllü destek ve değermenlerine taşınan binlerce ton su sayesinde fazla başları ağırmıyordu. Seçim üstüne seçim, referandum üstüne referandumları hile hurda ve yalanlarla peş peşe kazanarak, geniş kitlelerde adeta “E adamlar başarılı. Zaten aldıkları oydan belli” yanılsamasını oluşturmayı da beceriyorlardı.

Bizzat kendi ellerinde olmasa da, memleketin bekasını, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşamasını zerre kadar önemsemeyip “işini gördürmeye çalışan” onursuz sermayedarların elindeki medyanın destğei ile de, atlarını dört nala sürmekteydiler.

Ama köprülerin altında epey su akıp, yaldızları dökülüp foyaları iyice meydaha çıkmaya başladıkça, seçim sandıklarından da pek o kadar kolayca çıkamamaya başladılar. Hatta, gün içinde kural değişikliği yaparak “Süper-hiper-uber hile” ile, İzmir işi torbalı sistemle kazandıkları malûm referandumun ardından bir de 2019 Yerel Seçim hüsranını yaşayınca iyice sertleştiler. Medyanın dört bir yanını cebir, para ve hile ile ele geçirmiş olmaları da yetmemeye başladı. Orada kaliteli habercilik ve kamuoyunu özgürce yansızca oluşturabilecek tarafsız gazetecilik yapılması iyice imkansız hale geldi.

Tartışma programlarının formatı tamamen “Bir tarafa yandaş gazeteci bozuntusu, yandaş anketçi bozuntusu, yandaş hukukçu bozuntusu, yandaş emekli diplomat-asker” yığıp, diğer tarafa da muhalefet milletvekillerini dizmeye dönüştü. Programlar esnasında, neredeyse 2 gram muhalif söylemde bulunan milletvekilleri, karşılarında “Avaz avaz bağıran ve parmak sallayan” yandaş gazeteciler bulur oldular. İktidarın milletvekilleri yani AKP ve MHP’liler nadiren göründükleri programlarda da, kimi zaman ya “tek tabanca” yalnız başlarına, ya da karşılarında “yumoş” konuklarla ekranda zuhur etmeye başladılar.

Yandaş, yılışık ve besleme medya, bununla da yetinmedi. Muhalif kanatta sürekli “çatlak-patlak-gedik-delik” yaratma amacı ile, en ufak bir imkanı bile değerlendirmeye çalıştı. “Bir gün İnce bir gün Özdağ, bir gün İnce bir gün Özdağ, bir gün İnce bir gün Özdağ” diye özetlenebilecek komikliklerle de zaman zaman ekranları duvardan duvara kaplayarak milleti kendilerine güldürmeye başladılar. Hatta bu komedi seanslarından birinde Muharrem Bey’in sözünü kesip Cumhurbaşkanı’nın canlı yayınını araya girip, adamcağızı kızdırıp stüdyodan kaçırdılar.

O gün hem söz konusu ayıba imza atan kanalı, hem de Sayın İnce’yi eleştirmiştim.
Kanalı, böylesine bir tebiyesizlik yaptığı için İnce’yi de medya ile ilişkileri düzenleme beceriksizliği nedeni ile. Çünkü o gece Cumhurbaşkanı canlı yayını olacağı biliniyordu.

Muhalif kanattaki milletvekillerini ve siyasetçileri eleştirdiğim ve hala da bu konuya bir çözüm getirememelerini eletirdiğim bir konu da, yukarıda da sözünü ettiğim “Karşılarında AKP, MHP’li iktidar milletvekilleri getirilmemesine karşın yayına çıkıyor olmalarıydı". Bu abukluk hâlâ da devam ediyor.

Önceki gece Habertürk TV kanalında, bunun bir örneği daha yaşandı.
İYİ Partili Sayın Müsavat Dervişoğlu ile İnternethaber’in sahibi Hadi Özışık arasında sert bir tartışma yaşandı. Hadi Özışık “Bana yandaş gazeteci diyemezsiniz. Parmak da salllayamazsınız” diye Dervişoğlu’na “ayar” vermeye çalışırken, Dervişoğlu da Hadi Özışık’ın ağzından çıkan “gazeteci” sözcüğüne kahkaha mukabele ederek ilginç manzaralar oluşturdular.

Burada, her ikisine de eleştirimi yönelterek görüşümü tekrarlamak isterim:
Müsavat Bey, Siz bir muhalefet partisi milletvekili olarak Parlamento zemininde karşınızda yeralan iktidar mensubu parlamenterlerin var olmadığı bir zeminde en azından “tarafsız” gazetecileri muhatap alarak tartışmayı talep etmelisiniz. Aksi taktirde bu sahneleri daha çok yaşayacaksınız.

Hadi Özışık ve benzerlerini de, kendilerini böyle bir duruma düşürdükleri ve parlamenterlerle tartışırken “ben.. gazeteci” dendiğinde kahkaha ile karşılaşmak zorunda kalmamak için malum formatı sorgulamaya davet ediyorum.

Bu düzeni sürdürmeyin.
Çünkü bu formatta ve bu düzende sağlıklı bir fikir tartışması yapılamaz. Gerçekten muhalif gazetecilerin ve iktidar mensubu milletvekillerinin bulunmadığı, bulunmalarına izin verilmeyen, tek yanlı tek açılı formatlarda düzenlenen programlar vakit ısrafı ve demokrasi ayıbıdır. Böyle “tartışma” olmaz.

Olursa bu kadar olur.
Zaten ratinglerinize baktığınızda da, bunu açık açık görebilirsiniz.
Toplumun büyük çoğunluğu, ya onuru ile adam gibi yayıncılık yapan KRT TV gibi kanalları, ya da dizileri filan izliyor akşamları.

İsterseniz aynen devam edin.
Zaten süreniz de ilk seçimin ertesinde dolmuş olacak.
Demedi demeyin.
Buyrun, tadını çıkarın çok hevesli iseniz.

- - - -