BIST 100 9.693 DOLAR 32,50 EURO 34,69 ALTIN 2.499,53
14° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Virüs'ü böyle yenemeyiz

Bizler gibi, yani insan gibi bir aklı ve izleme yeteneği olan bir varlık olsa, şu lanet olası "Covid-19" virüsü, bir yerlerde oturup bize kahkahalarla gülüyor olmalı. Çünkü, "Bu musibeti nasıl alt edemeyiz" diye bir kitap yazılacak olsa, o kitabın en mükemmel(!) bölümlerini, el birliği ile yazıyoruz.

Ağzımızı her açtığımızda, klavyenin başına her oturduğumuzda yazmaktan neredeyse yorulduk. Pandemi ile mücadeleyi yönetmek durumunda olanlar ve önlemleri alması gerekenler, üzerlerine düşen vazifeyi yapmadıkları gibi, bir de sanki şu ana kadarki başarısızlıklar onlara ait değilmiş gibi, sahte bir "Zafer Destanı" yazıyormuş gibi ortalıkta dolaşıyorlar. Hatta, daha da ileri gidip, eleştirenlerin üzerine hücum edip adeta "hain" muamelesi yapmaya çalışıyorlar.

Sağlık Bakanlığı'nın, verileri küçük (düşük) göstermeye çalışan ünlü tablolarındaki komedi öylesine ayyuka çıktı ki, artık bu verileri hazırlayanların da "asabı" bozulmuş olmalı. Günlük açıklanan veri tablosundaki komiklikler, yaz-boz oyunları, başka nasıl yorumlanabilir ki?

Ben, aslında bir şeyi daha merak ediyorum. Dünya çapında bu pandemiyi yönetmekte zorlandığı artık iyice ortaya çıkan Dünya Sağlık Örgütü de, her gün pek çok ülke gibi Türkiye'den de gelen veri tablolarını neden hiç sorgulamıyor ve "Nasıl yani?.." diye tepki göstermiyor?

Öyle ya... Bir gün "Hasta sayısı" , ertesi gün "Vaka sayısı" diye iki ayrı kalem veri geliyor. Sonra bir bakıyorsunuz "Hasta sayısı da içinde olmak" sureti ile, ayrı bir "Vaka sayısı" verisi geliyor. Sonra bir başka gün, o güne kadar 300 – 500 bin civarında gelen "Vaka sayısı" 1,500,000 mertebesinde ilan ediliyor.

Yine bir başka gün, "iyileşen" hasta sayısında abuk ve hiç bir bilimsel kriterle izah edilemeyecek düzeyde "yükseliş" bildiriliyor. Belli ki, "Zafer Destanı" yazarları iyice coşmuşlar o gün.

Bunun iki türlü izahı yapılabilir:
Ya, bu işlerde görevli Bakanlık personeli daha önce pazar tezgahında bile hesap-kitap yapmamış, ilkokulda (bizim zamanımızda öyle yapılırdı – şimdilirde yok) bitirme sınavı ayrı ayrı derslerden yapılsa "Aritmetik"ten çakacak düzeyde cahil...

Ya da, siyasi bir "sonuç" çıkarabilmek için, verilen emirleri talimatları yerine getireceğiz diye, iyice kafaları karıştığı için saçmalamaya başladılar.

Tabii ki, mazeretleri olduğunu, "Yukarıdaki irade"nin baskısı ile bağımsız bir veri işleme (data processing) faaliyeti yapamadıklarını biliyoruz. O zaman da, sıradan bir iş yapmadıklarını, hatalarının (ihmal ve vurdumduymazlık diyelim) toplumda rehavete ve dolayısıyla pandeminin ilerlemesine yani ilave önlemlere yol açtığının farkında değiller mi? Bilim Kurulu'nu da bu suçlamaya dahil etsem, bir itirazları olabilir mi? Hiç sanmıyorum. Tek tek pek değerli ve kariyer sahibi hocaların ne düşündüklerini gerçekten merak ediyorum.

Ama bütün bunları eleştirirken, çuvaldızı da toplum olarak kendimize batırmamız gerektiğini hatırlatmak isterim.

Hafta sonlarında uygulanmakta olan sözde "sokağa çıkma yasağı"nı ne kadar ciddiye aldığımızı hepimiz gördük. İpini koparan sokağa çıktı. Gerek yaya gerekse araçları ile insanların nasıl "fellik fellik" gezindiğini görünce, umudumu iyice yitirmeye başladım. Dükkanların çoğu açık olduğundan, herkes alış veriş bahanesi ile sokaklara akın etti. En azından İstanbul'da, en azından kendi bölgemde, en azından yaşadığım (üstelik – görece - okumuş yazmış donanımlı bir insan kitlesinin yaşadığı) siteden örnek vermek istiyorum.

Pazar günü öğleden sonra bir aşamada camdan baktığımda, ortalama güneşli bir yaz gününden daha çok insanı sokakta gördüm. Kimisi kalabalık aileler halinde dolaşmaktaydı.

İhtiyaçlarını önceden tedarik edip de hafta sonunda toplam 56 saatliğine içeride oturmak bu kadar mı zor, kardeşim? Her şeyi alıp stoklamak mümkün olmayabilir. Ama bu krizi atlatana kadar da, en temel şeyleri tedarik edip 2 gün "dizimizi" kırıp oturmak neden bu kadar zor geliyor?

Ben bunları söyleyince esnaftan kardeşlerimizin tepkisi ile karşılaşıyorum. Yok efendim neden "Dükkanlar niye açık?.." demişim. Evet. Tekrar ediyorum. Dükkanları açık tutup da insanların alış veriş için sokağa çıkmalarına mazeret oluşturursanız, sokaklarda ve dükkanlarda yoğunlaşan halk bu virüsü yaymaya devam eder. Bunu ana okulu düzeyinde bile anlamak kolay değil mi?

Esnaf, bana kızacağına kendisini bu duruma düşüren ve kendilerine yardımda bulunmayan destek olmayan gereken önlemleri almayan, saraya, ballı müteahhitleri, trilyonlar peşinde koşan siyasi iktidarı suçlasın. Çözüm bende değil.

Halkın da, esnafın da kendi sorumluluklarını ve ne yapacaklarını iyi hesaplaması ve pandeminin yenilmesi için üzerine düşeni yapması gerek. Sadece iktidarın ve Sağlık Bakanlığı'nın hatalarını söyleyerek anlatarak bu işten sıyrılamayız.

Gidecek daha çok yolumuz, yapılacak daha çok ev ödevimiz var.
Yoksa şu an, Corona karşısında (futboldan bir benzetme yaparsak) 6-0 gibi açık ara bir hezimetle karşı karşıya olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Görmezden, bilmezden , anlamazdan gelmenin bir alemi yok.

- - - - - - -