BIST 100 9.085 DOLAR 32,37 EURO 34,98 ALTIN 2.325,87
18° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Canım istedi, hadi yeni Anayasa yapalım!

Erdoğan bir süre önce birden yeni anayasa çağrısı yaptı. Doğal olarak akıllara ilk gelen soru şimdi bunun nerden çıktığı, samimi olup olmadığı ve neyi amaçladığıdır.

20 Temmuz Sivil Darbesinin OHAL şartları altında16 Nisan 2017 tarihli “mühürsüz anayasa referandumu” yapıldı. Yapılan değişiklikle kuvvetler ayrılığı tamamen yok edildi. Bir “Tek Adam Rejimi” kuruldu. 2017 değişikliği öncesindeki anayasal düzen de kuşkusuz mükemmel bir kuvvetler ayrılığı ve etkin bir denge denetleme sistemine dayanmıyordu. Ancak 2017 değişikliği bunu daha demokratik yöne değil, daha otoriter bir yönde taşıdı.

TBMM’nin 24. yasama döneminde yeni anayasa hazırlamak üzere kurulan komisyon 2011-2013 yılları arasında iki yıl çalıştı. Mecliste grubu bulunan dört siyasi partinin (AK Parti, CHP, MHP, BDP) bu çalışması AK Partinin son üç toplantıya gelmemesiyle dağıldı. O dönemde AK Parti başkanlık sistemi konusundaki ısrarından vaz geçmemiş, çalışma bu nedenle tıkanmıştı.

26. yasama döneminde Mecliste grubu bulunan dört siyasi partinin (AK Parti, CHP, MHP, HDP) katılımıyla 2016 Şubat ayında kurulan ikinci uzlaşma komisyonu ise daha çalışma yönergesini dahi tamamlayamadan iki hafta içinde dağıldı. Her iki komisyonda da AK Parti dışındaki partiler parlamenter sistemden yana tutum almışlar, AK Parti ise başkanlık sisteminde ısrar etmişti.

16 Nisan 2017 değişikliğinde bu kez AK Parti ve MHP bir araya gelerek adına “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” dedikleri ve dünyada bir başka örneği olmayan bir “Tek Adam Rejimini” kurdular.

24 Haziran 2018 seçimleri ile yürürlüğe giren bu sistemin üzerinden daha iki buçuk yıl geçmişken Erdoğan’ın bir sabah çıkıp “yeni anayasa” çağrısı yapması haklı olarak “yine neyi planlıyor?” sorusunu akla getiriyor. Öyle ya, Erdoğan bütün yetkileri eline almış, devletin bütün güçlerini elinde toplamış iken neden yeni bir anayasaya ihtiyaç duyuyor? Ya O’nun hemen ardından bu çağrıya destek veren Bahçeli’nin planı ne olabilir? Kutuplaştırma, bölme, ötekileştirme, şiddet, kara propaganda yöntemlerini sınırsızca kullanan Cumhur İttifakı neden yeni anayasa arayışı içinde?

Bence cevap tek ve basit: İktidarlarını sürdürmelerinin başka bir yolu kalmadı. Siyaset mühendisliğine ihtiyaç duyuyorlar.

Yeni Anayasa Çağrısının Üç Hedefi Var

Erdoğan’ın yeni anayasa çağırısının, iki sulandırma, bir bulandırma olmak üzere üç hedefi olduğunu söyleyebiliriz:

1) Muhalefetin “güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem” söylem ve çalışmasını sulandırmak,

2) Kendinin kısa süre önce yaptığı reform vaadini sulandırmak,

3) Kürt seçmenlerin kafasını bulandırmak.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi daha iki buçuk yıl içine iflas etti. Sorun çözmek yerine sorun üreten bir sistem olduğu orta çıktı. Anketlerde toplumun sisteme olan güveninin yüzde otuzlar, kırklar düzeyine indiği görülüyor. Muhalefetin etkili bir şekilde “güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem” çağrısı ise bir taraftan güçlü bir vizyon ve seçenek oluşturuyor, diğer taraftan muhalefetin birlikteliğinin önemli bir ortak paydasına dönüşüyor.

Erdoğan “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” söyleminin “güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem” söylemiyle yarışma kapasitesinin kalmadığını görüyor. Bu durumda muhalefetin parlamenter sistem söylemini bir şekilde sulandırmak zorunda. İşte bu nedenle “yeni anayasa” ile sistem tartışmasını aşacak daha geniş bir tartışma alanı açarak, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem argümanını etkisizleştirmek istiyor.

Öte yandan, içerde işsizlik, yoksulluk, enflasyon, pandemi sürecinin başarısız yönetimi gibi yoğun ekonomik ve sosyal sorunlar, dışarda Avrupa Birliği ve yeni ABD yönetimi ile ilişkileri düzenleme kaygısının yarattığı stres, Erdoğan’ı “reform” vaadinde bulunmaya zorladı. Son vaadin üzerinden üç ay geçmesine rağmen olumlu hiçbir adım atılmamış olması da gerçekte reform iradesi ve kabiliyeti kalmayan Erdoğan’ın bu vaadinin nefes alma arayışından başka bir anlam taşımadığını göstermiştir. Peki, bu söylemi daha ne kadar canlı tutabilir? Eğer yeni anayasa masasını kurabilirse, 2023 seçimlerine kadar reform söylemini yeni anayasa çalışmasına havale ederek zaman kazanabilir. Yani yeni anayasa vaadi Erdoğan’ın kendi reform vaadini sulandırma ve erteleme aracı olarak önemli bir enstrüman olabilir.

Erdoğan seçilmek için gerekli yüzde elli artı birin altına düştüğünü ve toparlanmanın zorluğunu görüyor. Bu nedenle ittifaklarla ilgili yeni arayışlar içinde olduğunu biliyoruz. Bir taraftan kendi ittifakını genişletme, diğer taraftan karşı ittifakı dağıtma çabaları görülüyor. Ayrıca Cumhur ittifakı içinde Bahçeli ile varlığı hissedilen rahatsız edici gerilimi kopuşa dönüştürmeden yönetme gibi bir sorunu olduğu da anlaşılıyor. Erdoğan’ın bu aşamada Bahçeli ile muhtemel bir kopuş veya Bahçeli’nin asgari düzeyde ikna edilmesi seçeneğine göre Kürt seçmenle yeniden buluşabilme olanağını yeni anayasa masasında aramak istediği düşünülebilir. Özellikle Kürt siyasal hareketinin geçmiş anayasa tartışmalarında sık, sık 1921 Anayasasını referans göstermesi ile yeni anayasa vaadinin bizzat AK Parti çevrelerinde “1921 Anayasası ruhu” sözleriyle ifade edilmeye başlanmış olması tesadüf olmasa gerek. Bu noktada Erdoğan’ın yeni anayasa çıkışıyla, kendisinden önemli ölçüde kopan Kürt seçmenin kafasını bulandırarak yeni bir buluşma arayışı içinde olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Buraya kadar anlattıklarımızdan ortaya çıkan sonuç, Erdoğan’ın yeni anayasa çıkışı, demokratik hukuk devleti kurmaya değil, otoriter iktidarını sürdürme ve güçlendirmeye dönük bir manevradan ibarettir.

Otoriter Rejim Yanlılarıyla Demokratik Anayasa Yapılamaz

Mevcut Anayasadaki temel hak ve özgürlükleri uygulamayan bir iktidarın, daha demokratik bir anayasa yapma iddiası, olsa olsa “Yeni Göbelscilik” olarak adlandırılabilir. Anayasal hakkını kullanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine terörist diyen; basını bir yandan yargı, bir yandan RTÜK, bir yandan Basın İlan Kurumu, bir yandan ilan veren işadamlarını tehdit yoluyla susturma yolunu seçen; Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını uygulatmayan; teslim olmayan Baroları bölen, meslek örgütlerini hedef gösteren bir iktidar demokratik bir anayasa yapamaz.

Nitekim daha baştan “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kırmızıçizgi” olduğunu, sistemin daha da güçlendirilmesi için eksiklerinin giderileceğini, hatta Anayasa Mahkemesinin yetkilerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etmeleri, niyetin demokrasi değil daha fazla otoriterlik olduğunu ortaya koyuyor.

Demokratik ortam olmadan demokratik bir anayasa yapılmaz. İhtilal veya darbe anayasaları dışındaki anayasalar ancak demokratik tartışma ortamında yapılır.

Bugün Türkiye’nin anayasal anlamda en önemli sorunu tek adam rejimi sorunudur. Anayasada öncelikle ele alınıp değişmesi gereken şey tek adam rejimini yaratan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Öncelikle yapılması gereken şey, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemi kurmak, Türkiye Büyük Millet Meclisini güçlü ve etkin bir hale getirmek, yargıyı yürütmenin tahakkümünden kurtarıp bağımsız kılmak, kuvvetler ayrılığı ve denge-denetim esasına dayalı bir demokratik rejim kurmaktır. Bundan sonra ortaya çıkacak demokratik ortamda geniş bir tartışma ve büyük bir uzlaşmayla yeni bir anayasa yapılabilir.

Sonuç

Anayasalar iktidarları sınırlamak için vardır. İktidarlarını mutlaklaştırma amacı olanlarla anayasa yapılamaz.

Anayasalar hak ve özgürlükleri genişletmek ve korumak için vardır. Mevcut hak ve özgürlükleri fiilen yok edenlerle anayasa yapılamaz.

İhtilal veya darbe anayasaları dışındaki anayasalar demokratik tartışma ortamında yapılır. Demokratik tartışma ortamını yok edenlerle anayasa masasına oturulmaz.

Kaynak: siyasalparadigmalar.org

- - - -