BIST 100 9.722 DOLAR 32,57 EURO 35,01 ALTIN 2.430,54
20° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Geri dönüş bu kez Kartal’ın rakibinden

Son birkaç haftanın pratiğine bakınca, ev sahibi Beşiktaş, Adanaspor karşısına çıkarken, muhtemelen şöyle bir haletiruhiye içindeydi:
“Dur bakalım bugün ne gelecek başımıza?..”

Öyle ya, Şampiyonlar Ligi’nde Dortmund hariç, büyük oranda favori çıktığı tüm maçlarda, üstelik de üstün oynadığı oyunlarda, hep tersliklerle karşılaşan, geçen hafta da Antalya’da devre arasına 2-0 geride giden bir takımdan ve düşünceli hocasından söz ediyoruz.

İnönü’de ilk 11’baktığımızda en azından Rosier ve Welinton’ın sakatlıktan çıkıp forma giyebilmeleri, hafif de olsa bir “yara sarma” operasyonu sayılıyordu Sergen Yalçın için. Geçen maçın 3-2’lik muhteşem geri dönüşü de, olağünüstü bir moral tedavi anlamına geliyordu.

Buna rağmen, maçın ilk 15 dakikasında rakip kale önündeki ilk etkili ataklar ve şutlar konuk ekip Adanaspor’dan geldi. Beşiktaş’ın ise, her yere düşen ve bacağını tutan oyuncuda “Eyvah! Yine mi?” Düşüncesine kapıldığını hissettik.

Kolay değil, (eski tabirle revire dönmüş) onca sakatlıkla boğuşan bir takıma yeni arızaların eklenme ihtimali ile maç oynamak, hele ki bu sıkışık fikstürde. Cumartesi salı cuma maç oynuyorsunuz.

Kronometre 20’nci dakikayı gösterdiğinde, Beşiktaş’ın merhemleri, şurupları ve tabletleri işe yaramış görünüyordu. Soldan gelişen başarılı ve hızlı atakta, 4 haftada 3’ncü asistini yapan Pjanic’in ortaladığı topu Montero akıllı bir vuruşla (rakibe de çarparak) kaleye yolladığında İnönü stadı derin bir nefes aldı.1-0

Haftalardır alkış alan ve Ligin en çok konuşulan oyuncusu haline gelen Batshuayi’nin ve solda artık iyice alıştığı yerde Larin’in vasat oyunlarını da unutturdu bu gol. Hemen ardından Larin durumu 2-0 yaptı derken , VAR odası “Hayır.. ofsayt” dedi. Skandal bir karardı. Hatta, basın tribününde VAR’ın çekeceği çizgi gecikince, “Hala uğraşıyorlar posisyonu ofsaytlaştırmaya” yorumları bile duyuluyordu.

Hemen akabinde, Batshuayi’nin direk dibinde neredeyse “sıfırda” kaleciye nişanlaması, devre bitmeden 2’nci bir golün habercisi gibiydi. Adanaspor ise maç başından itibaren, “kontrataktan medet uman tipik bir deplasman takımı” hüviyetinden çıkamazken, çok sık ve çok kolay “yere düşen” bir görüntüdeydi. Hakem Ali Palabıyık’ın da katkılarıyla tabii.

Belki inanması güç ama (kaç sezondur su konuya takılan Beşiktaşlılar için söylüyorum) ilk yarıda en çok öne çıkan siyah-beyazlı futbolculardan birinin Oğuzhan Özyakup olduğunu söylemeliyim. Ve dakika 44, sahalarda ender görülen bir gole sahne oldu.

Josef’in kale önüne Batshuayi’ye yolladığı top, iki Adanalı oyuncunun birbirleri ile çarpışmaları ve Batshuayi’ye çarpışmaları arasında kaleye giriverdi. Hakem Palabıyık, uzun süreli “faul” tereddütlerinden sonra, “eh bari çalayım” gibilerden golü verdi. 2-0

Rosier’in ilk yarının son saniyelerde harika bir pasla alıp götürdüğü topa cılız vuruşu, Kartal’ı 3’ncü golden etmese, maç belki 45 + 1 de bitiverecekti.
O iş 52’ye kaldı.

Beşiktaş’ın yeni “Atom Karıncası” Rıdvan, skoru 3’leyen adam oldu...

Bu posisyonu ve geçen maçtaki golü en çok izlemesi gereken isim de (kusura bakma hocam) Şenol Güneş’ti. Yanımda oturan değerli meslektaşım Kenan Başaran’la bu görüşü paylaştık anında.

Rıdvan’la coşan tribünlerden yükselen türküler adeta 41.903 kişilik full İnönü’den çıkabilecek desibele yaklaşıyordu.

Derken, Welinton’ın tam ceza sahası çizgisinde rakibini düşürmesi sonucu kazanılan frikik’te Adanasporlu Vargas topu barajın üzerinden adeta “ampul" gibi Beşiktaş ağlarına yolladığında dakika 60’ı gösteriyordu.

Sergen yalçın için “hamle zamanı” gelmişti. Oğuzhan’ın yerine Atiba, Larin’in yerine Kenan ve Pjanic’in yerine Salih Uçan. Son birkaç pozisyonda tribünleri hayal kırıklığına uğratacak derecede aksayan Ghezzal’ın 74’teki sakatlığı ağızların tadını yine bozdu Beşiktaş’ta. Gökhan Töre yine “kurtarıcı göreve” çağrıldı acilen.

Beşiktaş dişlileri çarkları yine bozulurken, Balotelli’nin 78’deki golü durumu 3-2’ye getirdi. Yine, güle oynaya giden oyun sıkıntıya girdi. Golden sonra Balotelli’nin, Beşiktaş yedek kulübesine gidip “hareket çekmesi” ise bence bir “sarı”dan daha fazlasını hak ediyordu.

Kalan dakikalarda, oyun Beşiktaş için kâbusa, Adanademirspor için ise bir umut arayışı ile yüklenme çabalarına dönüştü. 5 dakikalık uzatmayı herhalde bir daha hatırlamak istemeyeceği bir sıkıntılı “korku tüneli” gibi izledi Beşiktaş taraftarı ve futbolcuları.

Ve son saniyeye girildiğinde Ali Palabıyık, adeta bir beraberlik golü atılması için uğraşır biçimde maça ekstra zamanın üzerinde zaman ekleyerek Adanademirspor’a ekstra bir korner attırdı.

Aynı anda 2-3 faul birden yapan konuk ekibin kaleye adeta ite ite soktuğu golü, hakem uzun tartışmalardan sonra verdi ve santrası bile yapılamayan golle maç berabere bitti. 3-3

Yine heyecan, yine gerilim ve bu kez puan kaybı.

Beşiktaş bunu hak etti mi?

Son 10 dakikadaki “dağılmışlık” haliyle.

Evet...

Bitiş düdüğüyle birlikte sinirler haliyle tavan yapmıştı ve kenarda iki takımın neredeyse tüm kafileleleri bir meydan savaşına girişti.

Bunda en büyük pay belki de 'ezeli rakiplerinin puan kaybettiği haftada Beşiktaş'ın da puan kaybetmesini isteyen' Ali Palabıyık'ındı.