BIST 100 9.056 DOLAR 32,32 EURO 35,12 ALTIN 2.301,84
19° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Mağduriyet safsatası

Sürekli olarak basit örnekler vermekten, tane tane anlatmaktan yorulduk.

Ama çok hayati bir konu olduğu için, ülkemizin bekası söz konusu olduğu için, anlatmayı da bıkmadan sürdüreceğiz.

Örneğim şu:

İki ezeli rakip, iki güçlü finalist arasında yapılacak bir spor (futbol diyelim) müsabakası düşünün. Rakiplerden biri, kurallara aykırı olduğu halde, "o hafta kırmızı kart cezalısı olan, en iyi oyuncusunu" oynatmak istiyor. Bu konuda, müsabaka kurallarını gözetmek ve kitapta yazılanları uygulatmak durumunda olan Federasyon da, bu kural dışı uygulamayı onaylayacağının işaretini veriyor. Yani, "Bizim için sorun yok. Biz o oyuncunun sahada olmasını ihlal saymayız. Maçın sonucunu tescil ederiz. " diyeceğini belli ediyor.

Siz de rakip takımsınız. Ne dersiniz?

a) Kurallara göre adil bir yarışma, adil bir rekabet olmazsa, yarışmanın bir anlamı olur mu? Ya kurallar uygulansın ya da bu maç oynanmaz. Bunu sorun eder ve itirazımızı en sonuna kadar yaparız.

b) Buna itiraz edersek, karşı taraf bir mağduriyet devşirir bundan. Haksızken, haklı duruma geçmeye çalışır. Seyircinin sempatisini kazanır. En iyi biz itiraz etmeyelim. Zaten gücümüze güveniyoruz. Biz onları "böyle de" yeneriz...

Diyebilirsiniz ki, "Bu bir futbol müsabakası değil. Daha ciddi bir durum. Benzetme tam oturmuyor."

Ben de tam bunu diyorum. "Daha ciddi ve daha tavizsiz" davranmamızı gerektirecek bir durum var ortada. Hepimizin, kayıtsız ve koşulsuz, her hal ve şartta uymamız ve herkesin uyması gerektiğini savunmamız gereken kurallardan taviz verilmemesi gerekiyor. O kurallar da, Anayasa adı verilen metinde yazıyor. Yasalarda da yazıyor.

"Bir kerecik izin verelim ihlal edilmesine. Vermezsek, karşı taraf mağdur olduğu imajı üzerinden puan kazanır" denemez. "Bir kerecik" hatta "yarım kerecik" Anayasa ihlaline razı olursanız yarın başka maddelerde ve konularda ihlal gerçekleştiğinde nasıl ve neye itiraz edeceksiniz? Size hatırlatmazlar mı? "Dün itiraz etmediniz. Bugün ne konuşuyorsunuz?" diye alaya almazlar mı sizi?

Ya da geçmişte yaptığınız "Anayasa ihlal edildi. Haksızlık oldu" itirazlarınız, geçersiz duruma düşmez mi?

Anayasa'nın 101. Maddesi, açıkça "Bir kişi sadece 2 dönem Cumhurbaşkanı seçilebilir" diyor mu? Diyor.

Anayasa'nın 116. Maddesi, 2 dönem Cumhurbaşkanlığ yapmış bir kişinin 3'ncü dönem için seçilebilmesi tek koşulunu "TBMM'nin kendi kendini feshi" olarak belirtiyor mu? Belirtiyor.

E o zaman, bu kadar net iki madde ortada duruyorken, "Karşı çıkmayalım. Bırakın ihlal edilsin. Yoksa mağdur olur ve bunu da seçimde kullanır. Buradan oy devşirir" diye bir göz yummayı nasıl göze alırsınız?

Şunu mu diyecek yani?

"Bırakın (YSK'nin de onayı ile) Anayasayı ihlal edeyim. Eğer ihlal etmeme izin vermezseniz, çıkar meydanlarda ağlarım. Bu da bana oy kazandırır. Size oy kaybettirir". Bu haklı bir "mağduriyet" mi olacak?

Siz de şunu mu diyorsunuz?

"Şimdi, böyle bir risk almamak için biz Anayasa'yı görmezden gelelim. Bu seferlik, oyunun kuraldışı oynanmasına razı gelelim." Hukuk ihlaline, anayasa ihlaline ortak olmak değil midir bu?

Zaten geçmişte de bunu yaptığınız için yani (misal) referandumda mühürsüz oy pusulalarının kullanılmasına göz yumduğunuz, o gün "Öyle de yapsanız biz kazanırız" dediğiniz ve "kıyameti koparmadığınız" için, o referandumun sonuçlarını paşa paşa kabullendiğiniz için, "YSK'nın kendisini yasanın üzerine konumlandırmasını. Yasaya rağmen kuralı birkaç saatliğine değiştirmesini" kabullendiğiniz için, bu toplum sizi hâlâ affetmiyor.

Zaten, geçmişte de (CHP için söylüyorum) "dokunulmazlıkların kaldırılmasını" (Anayasa hükmüne rağmen) kabullenip içinize sindirdiğiniz ve bunun faturasını (CHP'li Enis Berberoğlu ve başta HDP'li başka milletvekilleri durumunda) ağır biçimde ödediğiniz için bu toplum sizi hâlâ kınıyor.

Şimdi bunlardan hiç ders çıkarmamışçasına, "Bir kerecik daha gözümüzü ve kulağımızı kapatıp, dilimizi de tutalım, itiraz etmeyelim" diyerek ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Siyaset ilkelerle yapılır.

Sizin son yıllarda (haklı olarak ve takdiri hakkadecek şekilde) en yüksek sesle savunduğunuz şey nedir? "HAK... HUKUK... ADALET.." değil mi?

Peki, Anayasayı her ne pahasına olursa olsun savunma HAK'kından nasıl feragat edersiniz?

Peki, HUKUK'un üstünlüğünü savunmaktan nasıl vazgeçersiniz?

Peki, ADALET'in yerini bulması ve ADİL bir seçim yapılması gerekliliğini nasıl bir kenara itersiniz?

Bunu yaptığınız takdirde, bir daha bu 3 sözcüğü nasıl ağzınıza alabileceksiniz?

Millet bunu size sormayacak mı?

"Mağduriyet" gerekçesinin arkasına sığınarak, bu tarihi "aymazlığa" asla ve kat'a imza atmayın. Unutmayın. Seçim bu "ihlal" ortamında yapılır ve "SİZ KAZANIRSANIZ BİLE", demokrasiye ve hukuka gölge düşmüş olacaktır. Öyle bir durumda, ya bugünün iktidarı (kaybedeceği için , kaybetti diye) itiraza kalkışırsa ne diyeceksiniz? "Yok canım, hukuki bir seçim yapıldı. İhlal filan yok. Biz sadece 'yokmuş gibi' davrandık" gibi komik bir savunma mı yapacaksınız?

Lütfen aklınızı başınıza toplayın.

Hukukun bir kez ihlal edildiği ya da (tabirimi mazur görün) "bekâretinin bozulduğu" bir ülkede, hukukun ve Anayasanın namusundan söz etmek için, yarın çok geç olacaktır.

Hukukun üstünlüğü, anayasa ve yasaların üstünlüğü "dönemsel göz yummalarla terkedilebilecek" bir ilke değildir.

Ya vardır. Ya yoktur.

İyi düşünün.