Terör örgütü IŞİD’in İstanbul’da yakalanan üst düzey yöneticisi Bashar Hattab Ghazal Al Sumaidai’nin savcılık ve hakimlik ifadeleri ortaya çıktı. Sumaidai, örgütten ayrıldıktan sonra 2017 yılında kaçak yollardan Türkiye girmek istediğini, ancak sınırda yakalanarak geri gönderildiğini anlattı. Daha sonra aynı insan kaçakçının kendisini ve ailesini önce Gaziantep’e, ardından da İstanbul’a getirdiğini belirten Sumaidai, Avcılar’da kiraladığı evde 4,5 yıl kaldığını söyledi. Mesleğinin ayakkabıcılık olduğunu ve asgari ücret aldığını belirten Sumaidai, “Ebubekir El Bağdadi'nin ölümünü müteakip, Hacı Abdullah Kardaş örgütün yeni halifesi oldu ve son olarak Abdullah Kardaş'ın ölümünden sonra örgütün başına geçecek üst düzey bir yetkili kalmadı. Çünkü bütün yetkililer öldürülmüştü. Bu nedenle ben örgütten ayrılmış ve hakkında ölüm fermanı bulunuyor olsa dahi, lider olabilecek kimse bulunmadığı için örgüt beni lider olarak açıklamış olabilir” dedi.
IŞİD’in üst düzey yönetici olmakla suçlanan Bashar Hattab Ghazal Al Sumaidai, 8 Eylül 2022 tarihinde İstanbul’da yakalanmış ve tutuklanmıştı. Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açılan Sumaidai’nin savcılığa, kendisini tutuklayan sulh ceza hakimliğine ve mahkemeye verdiği ifadeler, 10 Ekim Ankara Gar katliamına ilişkin davanın dosyasına girdi.
İfadelerde, Bashar Hattab Ghazal Al Sumaidai’nin asıl isminin Murad El Hasan olduğu görüldü. Mesleğini ayakkabıcı, gelirini de asgari ücret olarak bildiren Sumaidai, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifadede IŞİD’e nasıl katıldığını şöyle anlattı:
“Ebu Müslim El Turukmani’nin (Ebu Mutaz) oğlu olan Ebu Abbas kod isimli Muayyed isimli öğrencim tarafından 2012 yılının sekizinci ayında davet edilmem üzerine kendisi ile görüşmeye gittim. Ben, Ebu Müslim El Turukmani’nin DEAŞ'ın komutanlarından olduğunu biliyordum. Ancak DEAŞ'ın o dönemki lideri olan Ebu Bekir El Bağdadi'nin yardımcısı olduğunu, Musul 2014 yılında DEAŞ kontrolüne girdikten sonra öğrendim. Ebu Müslim El Turukmani ile görüşmem sırasında kendisi benden övgü ile bahsetti, uzun süredir beni takip ettiklerini, iyi bir insan olduğumu, vaazlarımı dinlemeye geldiğini ve DEAŞ'a biat etmemi istedi. Ben de kendisine, benim kendilerine katılmadığım noktalar olduğunu, yanlış eylemlerinin bulunduğunu söyledim. Bunun üzerine kendisi, ‘Sen bize katılıp yardımcı olursan bu yanlışlarımızdan döneriz’ dedi. Tam olarak, ‘Sen gel, bize hatamızın ne olduğunu söyle, biz de düzeltelim’ şeklinde beyanda bulundu.
“İKİ HUSUSTA ŞERHİM OLDU”
Ebu Müslim El Turukmani, İslam devletini kuran üç kişi olduğunu, birinin lider Ebu Bekir El Bağdadi, diğerinin Ebu Ali Al Anbari, diğerinin ise kendisi olduğunu, biat teklifini ve konuşmayı kendisi ve diğer liderler adına yaptığını ve kendilerine biat etmemi istedi. Ben de bunun üzerine iki hususta şerhim olduğunu söyledim. Bunlardan birincisi istişadi eylem (canlı bomba eylemleri), ikinci ise zekatın Kur’an’da ön görülen yüzde 2,5’tan fazla alınmaması idi. Bunlara karşı, benim ile bu hususta yetkili olan kişinin oturup konuşabileceğini, yanımıza da bir hakem vereceğini, bu şekilde çözüm bulanacağını garanti etti. Ben de bunun üzerine bu örgüte biat ettim.
“BİATIMI SADECE 5 KİŞİ BİLİYORDU”
Biatımın gizli kalmasını istedim. Biatımı bilen sadece 5 kişi vardı. Bu kişiler, Ebu Müslim El Turukmani, Ebu Bekir El Bağdadi, Hacı Abdullah Kardaş (Bağdadi’nin halefi), Ebu Ali El Anbari, Sami El Cuburi (Hacı Hamıd-ekonomi bakanıdır.)”
“ÖLÜM CEZALARINI REDDETTİK”
IŞİD’in 2014 yılında kendisine eğitim bakanlığı görevi verildiğini ve bunu IŞİD’i kuran Bağdadi’nin onayladığını aktaran Sumaidai, daha sonra yine Bağdadi’nin onayı ile kendisine mahkeme başkanı görevi verildiğini şöyle açıkladı:
“Dar-ül Mazalim makamında aldığım görevin gereği olarak, yüksek yetkili mahkeme başkanı görevi ile yöneticiler arasındaki ihtilafları, yöneticiler ile vatandaşlar arasındaki ihtilafları çözüm makamıydım. Ayrıca temyiz mahkemesinde başkanlık yaptım. Heyet, 4 hakim ve bir başkandan oluşurdu. Ben, bu heyete başkanlık yaptım. Aynı zamanda da adalet bakanlığı görevinde bulundum. Söz konusu ihtilafları şeri hukuk nezdinde çözüme kavuşturdum. Söz konusu dosyaları onama ya da bozma yetkimiz bulunmaktaydı. Örnek vermek gerekirse mahkemelerde verilmiş bir ölüm cezasını uygun bulursak onarız, aksi takdirde mahkemesine geri göndeririz. Ancak uygulamada hiçbir ölüm cezasını onaylamadık. Tüm ölüm cezalarını reddederek geri gönderdik.”
“BAĞDADİ’YE BENİ ŞİKAYET ETTİLER”
IŞİD’in iki üst düzey yöneticisi Hacı Abdullah Kardaş ve Sami El Cuburi tarafından, bir kadıyı görevden aldırdığı için Bağdadi’ye şikayet edildiğini dile getiren Sumaidai, bu olayı şöyle anlattı:
“Musul'da kadılık yapan Hasan Kardaş'ın verdiği karardan dolayı kendisini şikayet ettim. Bağdadi, bu kadıyı görevden aldı. Abdulnasır Kardaş'a belgeleri götürdüm. O da Bağdadi'ye durumu iletti. Bağdadi, bunun üzerine kadıyı görevden aldı. Bu kadıyı Hacı Abdullah Kardaş ve Sami El Cuburi göreve getirmişti. Kadının görevden alınması nedeniyle bana husumet beslemeye başladılar.
Diğer bir olay ise Irak ordusuna casusluk yaptığı iddia edilen 30 kadar çocuğun benim tarafımdan beraat ettirilip salıverilmesi üzerine hakkımda Bağdadi'ye şikayette bulundular. Bunun üzerine, benim farklı bir oluşum içerisine girip örgütten ayrılma noktasında tehlike arz ettiğim algısı oluşturdular.”
“KİLİS SINIRINDA JANDARMA TARAFINDAN YAKALANIP DEPORT EDİLDİK”
IŞİD’den ayrıldıktan sonra 2017 yılında kaçak yoldan Türkiye’ye girmek istediğini söyleyen Sumaidai, sınırda yakalanarak geri gönderilmesini de şöyle anlattı:
“2016 yılında ben, örgütten ayrılma noktasında kendi içimde karar vermiştim. Bunun sonucunda Azez'de sahte kimlik ve pasaport ile uğraşan bir kişi ile irtibat kurdum. Bilgilerimi ona gönderdim ve sahte kimliklerin hazırlanmasını istedim. 2017 yılında, yukarıda anlattığım olaylar neticesinde Aziz'e gittiğimde bu şahıs ile görüştüm. Bu sırada yanımda bulunan eşim Kerime ve çocuklarım ile kendim için sahte kimlik ve pasaport temin ettim, ayrıca aile cüzdanı da düzenlettim. Sonrasında bir kaçakçı ile görüşüp Türkiye'ye geçiş yapmak istedim. Ancak Kilis sınırında jandarma tarafından yakalanıp deport edildik.
“KAÇAKÇI, GAZİANTEP’E GEÇMEMİZİ SAĞLADI”
Sonrasında aynı kaçakçı, bu kez bizim Cerablus üzerinden Gaziantep'e geçmemizi sağladı. Aynı kaçakçı, bizi İstanbul'a kadar getirdi. Sonrasında Avcılar'da, A.İ. isimli emlakçı vasıtası ile ev kiraladım. Burada bir ay kadar kaldım. Ancak rutubetten dolayı buradan çıkıp, aynı emlakçının vasıtası ile kiraladığım evde 4,5 yıl kaldım. İlk eşim olan Saba'nın orada olduğunu öğrendikten sonra orda kalmaya karar verdim. Aynı bölgede ikamet ettim. Ben, Saba'dan 2012 yılında boşanmıştım. Boşandıktan 3-4 ay sonra Kerime ile evlendim. Asıl adı Makarim Taha Ali'dir. Kendisi ile örgüte biat etmeden önce evlendim. Kendisinin örgüt içerisinde herhangi bir görevi, sorumluluğu yoktur. Beni müderris olarak bilir. Bunun haricinde örgütsel bir görevim olduğunu kesinlikle bilmez. İlk eşim olan Saba'nın benden şüphelendiği oldu, kendisinin şüphelerini reddederek gidermeye çalıştım. Benim geç kalmamdan, uzun yolculuk yapmamdan şüphelenip bana çok sorular sordu. Ancak ben, bu iddialarını reddettim. Çünkü Irak'ta baskın bir hükümet vardı. Böyle bir şüphe durumunda dahi şüpheli şahsı yok ederlerdi.
“ÖRGÜT BENİ LİDER OLARAK AÇIKLAMIŞ OLABİLİR”
Çocuklarımın telefonları aracılığı ile takip ettiğim internet kanallarından, 2018 yılında, Ebubekir El Bağdadi imzalı, hakkımda ölüm fermanı çıkarıldığını öğrendim. Sonrasında, Irak merkezli Irakiye isimli haber kanalı aracılığı ile örgütün yeni lideri olarak açıklandığını öğrendim. Ebubekir El Bağdadi'nin ölümünü müteakip, Hacı Abdullah Kardaş örgütün yeni halifesi oldu ve son olarak Abdullah Kardaş'ın ölümünden sonra örgütün başına geçecek üst düzey bir yetkili kalmadı. Çünkü bütün yetkililer öldürülmüştü. Bu nedenle ben örgütten ayrılmış ve hakkında ölüm fermanı bulunuyor olsa dahi, lider olabilecek kimse bulunmadığı için örgüt beni lider olarak açıklamış olabilir.”
“HATALARI DÜZELTMEK İÇİN KATILDIM”
Sumaidai, İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne verdiği ifadede, kendisinin Irak vatandaşı olduğunu ve kaçak yollardan Suriye ve Türkiye’ye giriş-çıkış yaptığını aktararak, “2012 yılının sekizinci ayında DAEŞ örgütüne biat ettim. Ben zenginim ve hiçbir paraya ihtiyacım yoktur. Örgütte Üstad Zeyd kod adını aldım. Örgüte katılma amacım, gördüğüm hataları düzeltmek içindir” dedi.
Hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Sumaidai, yargılandığı İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 22 Aralık 2022 tarihinde yapılan ilk duruşmada verdiği ifadede ise “Ben, Türkiye'nin anayasal düzeni ile birlikteyim” diye söze başladı.
“YAKINIM BM’DE IRAK BÜYÜKELÇİSİ”
Sumaidai, ailesinde Birleşmiş Milletler’de görev yapan biri olduğunu belirterek, “Biz, ailecek zengin bir aileyiz. Benim ailemden Mehdi Al-Sumaidai, Irak'ın genel müftüsüdür. Samir Al-Sumaidai isimli yakınım da o da Birleşmiş Milletler'de Irak Büyükelçisi'dir” dedi.
"AÇIK KAYNAKTA FOTOĞRAFI BULUNMAZ"
Sumaidai, IŞİD’in üst düzey yöneticileri ve bunların görevlerini şöyle açıkladı:
"Musap El Zerqawi: Bu oluşumun ilk taşını koyan kişidir. Ebu Ömer El Bağdadi, Irak İslam Devleti'ni ilan eden kişidir. Ebu Bekir El Bağdadi, hilafeti ilan eden kişidir. Ebu Muhammed El Furkan; kendisi çocuk doktorudur. Musap El Zerqawi'nin arkadaşıdır. Beyin, akıl gücü bu şahıstır. Zerqawi ise vücut gücüdür, kastır. Şuranın en büyüğüdür. Furkan yayın organının ve tüm DEAŞ yayın organlarının tek sorumlusudur. 2016 yılının sekizinci ayında ölmüştür. Örgütte gizli adamdır. Açık kaynakta fotoğrafı bulunmaz.
Abdul Nasır Kardaş: Ömer El Bağdadi döneminde örgüte katıldı, kendisi mimardır. İdari konularda örgütün beynidir. İdari örgütlenmeyi kendisi sağlar. Teşkilat şemasını oluşturur. Şam heyetinin de başkanıdır. Irak'da hapistedir. Hakkında idam kararı verilmiştir.
Ali Musa Şevvah: Hukuk mezunudur. Suriye'lidir. Suriye hapishanesinde kalmaktaydı, iç savaşta hapisten çıktı. Nusra cephesine katıldı. Nusra cephesinde Rakka valisiydi. Sonrasında Rakka'yı DEAŞ aldığında şehrin anahtarını Ebubekir Bağdadi'ye teslim etti. Bunun üzerine şuraya alındı. Örgütün tüm topraklarının güvenlik üst düzey sorumlusuydu.
“BAĞDADİ’NİN YARDIMCISI OLUR”
Ebu Muhammed El Adnani: Suriyelidir. Zerqawi'nin hapishane arkadaşıdır. Ebu Bekir El Bağdadi döneminde hapisten çıktı. Örgütün genel sözcüsü oldu. Ebu Ali Al Anbari, Irak Türkmeni'dir, fizik öğretmenidir. Zerqawi'nin silah arkadaşıdır. Bucca hapishanesinde kaldı. Çıktığında 2012-2014 yılında Ebubekir El Bağdadi'nin yardımcısı oldu. Sonrasında benim yanımda, Musul'da öğretmenlik yaptı. Buradan yola çıkarak Bağdadi’nin yardımcısını benim altıma vermesi nedeniyle benim halifelik ihtimalim yüksekti. Kısa süreliğine maliye bakanlığı yaptı. Amerika tarafından öldürüldü.
Hacı Abdullah Kardaş: İlahiyat mezunudur. Kuran ilimleri yüksek lisansı vardır. Bucca hapishanesinde kaldı. 2011’de tahliye oldu. İkinci halifedir. Musul alınmadan önce örgütün kadısıydı. Sonra heyete katıldı. Irak şeri divanlardan sorumlu kişidir. Ebu Bekir El Bağdadi'nin yerine örgütün yeni lideri olmuştur. Ebu Muhammed Hudud, Suriyelidir. Bucca hapishanesinde kalmıştır. Kaçakçılık işi ile uğraştığı için bu ismi almıştır. Mali divanlardan sorumlu kişidir.
Ebu İshak El Iraki: Bucca hapishanesinde kalmıştır. 2012’de tahliye oldu. Iraklıdır. Mühendistir. Peygamberimizin soyundan gelir. Şeri ilmi çok yüksektir. 1960 doğumludur. Şam şeri divanlarından sorumludur. Ebu Müslim El Turukmani, Ebu Mutaz ismini kullanır. Iraklıdır. Ensarul İslam cemaatinin kurucularındandır. 2010 yılında Bucca'dan çıktı. Kendisi rütbeli subaydı. Irak'ın en büyük yetkilisiydi. Onun sözü, halifenin sözü gibiydi. Halifeden daha çok sözü geçen yerler vardı. Benim de biat yeminimi kendisi aldı. ABD, 2016’da öldürdü.
İyad Ebu Yahya: 2011’de Bucca'dan tahliye oldu, Bağdat valisiydi. El Turukmani'nin destekçisiydi. O öldükten sonra yerine geçti. 2017 yılının Ramazan Bayramı’nda Musul'da öldü. Musul'da en son ev onundu. En son ölen kişi oydu.
Ebu Ömer El Şişhani: Bağdadi'den önce Şam’daydı, Çeçenistan'da kendisi subaydı, DEAŞ’dan önce Suriye'de bulunuyordu. Kendine ait muhacirin adında bir grup vardı. Bağdadi Suriye'ye girdikten sonra 2012 yılında Bağdadi'ye biat ederek örgüte katıldı. 2016 yılında Musul'da öldü.
Ebu Ahmet El Fransi: Kendisi Fransa asıllıdır. Muhammed El Furkan öldükten sonra DEAŞ’ın tüm medya haberlerini kendisi yapar. Tüm basın sorumluluğunu kendisi aldı. Kendi grubu vardı. Kimseye görünmezdi. Yüzünü hiç görmedim.
“EKÜRİMDİ”
Ebu Müslim El Masri: Kendisi Mısırlıdır. Mühendistir. Okuduğu kitabı ezberleyen bir insandır. Mısır'daki selefi cemaatlerinin kadılar divanı emiri idi. 2012 yılında örgüte katılıp 2017 yılında ABD tarafından öldürüldü. Benim ile birlikte çalıştı. Ekürimdi.
Ebu Enes El Iraki: Kendisi Ensar-ül İslam cemaatindeydi. DEAŞ Musul’u aldığında örgüte katıldı. Sonra kendisi Irak dini polis emiridir. Musul savaşı sırasında kayboldu, ölüp ölmediği meçhuldür.
Ebu Ahmet El Iraki: Kendisi Ensar-ül İslam cemaatineydi. DEAŞ Musul’u aldığında örgüte katılmıştır. Kendisi zekat sorumlusudur. Kendisi kayıptır, ölüp ölmediği meçhuldür.
Sami El Cuburu: Irak'ta Bucca hapishanedeydi. 2011’de tahliye oldu. Kendisi bir yıl kadar önce yakalandı. 2012’den yakalandığı ana kadar kendisi örgütün ekonomi bakanıdır. Kendisi silsileye tabi değildi. Halife Ebubekir El Bağdadi'ye doğrudan ulaşabilir.
Türki Bin Ali: Umman uyrukludur, dini bilim adamıdır. Görevi, araştırma sorumlusudur. DEAŞ'ın müftüsü konumundadır. Herhangi bir hususta tereddüt ettiğimizde ona sorarız ve o araştırır bu hususu, cevaplardı.
“ÖRGÜTÜN DİĞER ÜLKELERDE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ EYLEMLERDEN SORUMLUDUR”
Ebu Ahmet El Iraki El Cezairi: Kendisi Cezayir uyrukludur. Ancak Bucca hapishanesinde kaldığı için El Iraki lakabını almıştır. Örgütün Suriye ve Irak haricindeki tüm ülkelerinde gerçekleştirdiği eylemlerden sorumludur. Ve diğer vilayetlerinin emirlerinin emiridir. Öldüğüne dair bir duyumum yoktur. En son kendisini Rakka'da gördüm.”