BIST 100 10.083 DOLAR 32,40 EURO 34,84 ALTIN 2.440,26
15° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Osman Paksüt Hafıza’da yanıtladı: 367 kararı aktivist bir usuldü, öz eleştiri olarak kabullenmek lazım

2005 yılında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Üst Düzey Yönetici kontenjanından Anayasa Mahkemesi Asıl Üyeliği’ne seçilen, 2007’den 2011’e kadar Anayasa Mahkemesi Başkanvekiliği yapan Osman Paksüt kritik görevlerde yer aldı. Yakın tarihin tartışmalı kararlarından biri olan 367 kararı hakkında konuşan ve o dönem görevde bulunan Paksüt, cumhurbaşkanlığı seçiminin Anayasa Mahkemesi'nin bakamayacağı bir konu olduğunu söyledi.

Osman paksüt KRT TV’de yayınlanan Hafıza Programında Zübeyde Sarı’nın sorularını yanıtladı. 367 Kararı’nın günümüze etkisi hakkında konuştu.

Paksüt, “367 Kararı hiç anlaşılamadı. Tamamen haksız, keyfi ve siyasal amaçlarla verilmiş bir karar olarak yaftalandı. Ve arkasından da zaten Cumhurbaşkanı’nn halk oyuyla seçilmesi yöntemi benimsendi ve geçti gitti. Halk oylamasıyla bir kere seçilmeye gittiğinde Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığının kalmayacağı o zamandan da beliydi. Halbuki 367 kararı parlamenter sistemi ve tarafsız cumhurbaşkanı kurumunu rayına oturtacak karardı. Eğer ondan evvel olduğu gibi her cumhurbaşkanı seçiminde kriz olmaması geniş bir mutabakatla milletin büyük bir çoğunluğunun desteklediği bir cumhurbaşkanı arzu ediliyor olsaydı o zaman 367 kararı benimsenir ve ondan sonraki seçimlerde de ona göre geniş taban, geniş mutabakatla cumhurbaşkanı seçilir, parlamenter sistem de rayına otururdu. Ama amaç demek ki parlamenter sistemi devam ettirmek, demokratikleştirmek değil, başka sistemlere yol açmak” dedi.

Bugüne gelinmesinde 367 kararının etkisi yok mu? sorusunu da yanıtlayan Paksüt şöyle devam etti;

“Evet var... 367 kararı verilmeseydi de çok tartışmalı bir durum olacaktı. 367 kararı hukuken doğruydu, orada Anayasa Mahkemesi'ni belki eleştirilebileceği tek bir hususu var; biraz yorum yoluyla, kendi aslında bakamayacağı bir konu olan cumhurbaşkanlığı yani mecliste yapılan bir seçime, bu seçimin eylemli iç tüzük değişikliği yani TBBM’nin iç tüzüğünün fiili olarak değiştirilmesi şeklinde yorumlayarak ve Anayasa’da kendisine verilmiş olan iç tüzük değişikliklerini denetleme görevini bu olaya tatbik ederek böyle bir neticeye ulaştı. Varılan netice ‘367 gerekir’ şeklindeki hüküm doğrudur ama hükmün doğruluğu bir yana usul öncedir. Bu usul biraz aktivist bir usuldü bunu bir öz eleştiri olarak kabullenmek lazım. Ama karar ne rezillikti ne bilmem neydi.”