BIST 100 9.668 DOLAR 38,84 EURO 43,29 ALTIN 3.981,17
19° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış…

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış

ArtMahall sizi bekliyor.
“Aşk” sergisinin kapısını çaldım.
Eserler tüm samimiyetleriyle sizi karşılıyor.
Siz hangisinin karşısında durup ruhunuzu görürsünüz bilmiyorum ama ben “traveller” eserinin karşısında öylece kaldım. Kendimi gördüm. Zamanda ve mekanda bir kırılma olmuştu ve tabloda yerimi almıştım, oradaydım.Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 1
Ressam Prof.Dr.Lütfü Kaplanoğlu derin bir vadide başlayan öyküsünün şimdiki durağı olan Cihangir ArtMahall’de eserlerini sergiliyor ve sanatseverlerle bir araya geliyor.

Kaplanoğlu ile geçmişi bugünü ve “Aşk” sergisini konuştuk.

“Köye gelen kamyonları çizerdik”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 2

__Resim yapmaya nasıl başladınız?

İlköğretimde resim yapmaya başladım. Çoruh vadisinde doğup büyüdüm, o dönemde bulunduğum köyde çok araç yoktu. Köye sadece kamyonlar gelirdi. Biz de köye gelen kamyonları çizerdik. Sınıfta kim daha güzel kamyon çizecek yarışı vardı.

“Batı sanatı ve çağdaş sanat bölümünde doktora programımı tamamladım”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 3

__Profesyonel eğitiminize ne zaman başladınız?

Profesyonel eğitimime 1994 yılında başladım.1998 yılında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi resim bölümünden mezun oldum.
Daha sonra aynı üniversitenin sosyal bilimler enstitüsü resim bölümünde yüksek lisans yaptım.
Batı sanatı ve çağdaş sanat bölümünde doktora programımı tamamladım.

“Eserlerimle dünyanın dört bir yanında ülkemi temsil ettim”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 4

__Çocukken ben ressam olacağım demiş miydiniz?

Hayır, aslında ilk hedefim Boğaziçi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler okumaktı.
Kazanamadım kazanamayınca resim bölümüne kayıt yaptırdım.
Arkadaşlarım hep söyler ‘sen uluslararası ilişkiler okuyacaktın ama resim okudun’...
2012’de Kanada’da ilk uluslararası sergimi açtım. Dönerken o heyecanla düşündüm ‘ben uluslararası ilişkiler okumak istiyordum. Kanada'da iki sergi yaptım, biri baskı resim, biri de pentür sergisi. Ve orada dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla bağ kurdum, sohbet ettim resimlerim hakkında. Gravürlerim Anadolu kültürüyle alakalı eserlerdi. Ve Kanada’dan dönüşte uçakta tek şey düşündüm, eserlerimle dünyanın dört bir yanında ülkemi temsil ederken ben aslında uluslararası ilişkiler okumuşum.

“Geçmişe çok takılan bir insan değilim ama inkar eden bir insan da değilim”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 5

__Resim yapmaya köye giren kamyonları çizerek başladığınızı belirttiniz, eğitim alırken o döneme atıfta bulunan eserler yaptınız mı?

Çocukluğuma ait ilk görüntü emeklediğim dönemde yol kenarındaki köy evimizin balkonundayken görmüş olduğum bir kamyonun geçişiydi. Kimileri bunun bir rüya olduğunu söylese de insan yapımı bir makineyi ve seyahat aracını ilk olarak o zaman görmüştüm. Bu durum belki zihnimde yer etmiş olabilir çünkü o dönem ait kamyonların dizaynları hala daha ilgimi çeker ve lisans dönemimde onların estetik olarak algılama biçimime dönük bol bol eskizler yapıp projelendirmiştim. Geçmişe çok takılan bir insan değilim ama geçmişi de inkar eden bir insan da değilim. Bilinç ve süper bilinç aşamalarını önemsiyorum. Bilinçaltım benim rehberim. Bütün projelerimde bu bilinçaltının kapılarını tıklayıp istemsizce açıyorum. Resimlerimi sezgisel olarak yapıyorum dememin sebebi de budur.

“Nasıl olur da herkes aynı mantıkla resim yapabilir”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 6
__Resim akımlarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?

Bana göre izm’ler yok, sanat yaratıcılıksa eğer bir akım olarak bir şey tanımlıyorsa ve diğer sanatçılar da aynısını yapıp taklit ediyorlarsa ilk olan orijinal diğeri taklit oluyor.Bunu da şöyle ifade edebilirim.Picasso ilk kübist eserini 1907’de yapıyor ,etkilendiği sanatçılar var, bilim adamlarından aldığı etkilerle bunu besliyor ve "Avignonlu Kızlar"eserini ortaya çıkarıyor. Bunu ilk gören sanatçılardan bir tanesi olan George Braque “sen bize gaz yağına batırılmış çaputları yedirmeye çalışıyorsun” diyor. Ancak bir dönem sonra bakıyoruz ki Braque, aynı Picasso gibi eserler yapmaya başlıyor.
O zaman Braque Picasso’yu taklit etmiş oluyor, aslında bu bir akımın olamayacağını anlatıyor bize.Lisans eğitimimde de aynı durum söz konusu oldu, dört beş arkadaş aynı kompozisyonu kuruyorduk, aynı konuyu işliyorduk ama her birimizin nesneyi algılayış şekli farklıydı. Dolayısıyla ben akımları çok mantıklı bulmuyorum. Biz gruplandırmak, bazı şeyleri hikayeleştirmek için öyle bağ kurmaya öyle sunmaya alışığız. Dünya sanat tarihinde de böyle ama benim aklım çok kabul etmiyor bunu çünkü sanatçı özgür olmalı. İlla bir akıma dahil olmak zorunda değiliz. Her sanatçı kendi akımını yaratır ve özneldir.

“Adanmışlık yansıyor tuvale”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 7

__Duygular çizilir mi?

Sanat soyut bir kavramdır orada enerji devreye girer,
Sanatçının tuval karşısında çalıştığı malzeme ile konsantrasyonu oradaki bağı, kendinden geçişinin izleyiciye geçişini önemsiyorum. Oradaki samimiyet önemli hepimiz aynı renkleri kullanıyoruz ama herkesin çalışması aynı kişilere geçemeyebiliyor. Burada bir adanmışlık ve duygular yansıyor tuvale.


“Sanat da aşk da kendinden vazgeçiştir aslında”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 8

___ArtMahall kapılarını ‘Aşk’ sergisiyle açtı.
Sergiden bahseder misiniz?

Sanatçı kendinden vazgeçiş aşamasını yaşayandır, bir serüven yaşıyorsunuz başka bir boyuta giriyorsunuz. Bu boyutta kendinizi kaybediyorsunuz ve yaptığınız iş sizi esir alıyor. Ve bunun aşk olduğunuz anlıyorsunuz. Sanat da aşk da kendinden vazgeçiştir. Mantığı terkedersiniz ve sizi esir alır, orada çıkan enerjidir sizi başka boyuta taşıyan. İkisini bağdaştırdığım için serginin ismi ‘AŞK’ oldu. Sergi isimleri benim için önemli ve tabii şubat ayında olması da önemliydi.

“Doğup büyüdüğüm coğrafya yansıyor”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 9

__Renkler dokular uçsuz bucaksız gökyüzü ve tablolardaki mekanlar…
Etkilendiğiniz bir coğrafya var mı?

Etkilendiğim coğrafya Çoruh vadisi...
O coğrafyada doğup büyüdüğüm için resimlerime de çocukluğumla bağ kurduğum için yaşanmışlıklar ve tecrübelerim yansıyor,

“Geçmişle bağları kopmaz ama hep geleceğe dönük yaşarlar”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 10

__Her resim ayrı bir dünya
Büyük bir vakurlukla hep dik duruyor figürler.
Kabul ediş, uyum ve gerçek.
Kim onlar?

Onlar aslında benim.
İzleyiciler kendilerini o kahramanların yerine koysalar da temsili olarak farklı farklı insanlar var, ama duygusal olarak benim. Belki daha önceki hayatımda büründüğüm bedenimle resmediyorum figürlerimi. Bu durumu çok ta sorgulamıyorum çünkü hissettiğim duygu ve sezgilerim benim o yöne, o duruşa evrilmemi istiyor.
Çocukluğumda derin bir vadide büyüdüm. Her yer yemyeşildi, ama nereye bakarsak dağları görürdük.
Gökyüzünü daha geniş görmek, ufku uçsuz bucaksız görmek adına bir özlemim vardı.
Ve hep gitme isteğiyle büyüdüm.10 yaşındayken ayrıldım o vadiden. Ve şimdi oraya gidince çok uzun kalamıyorum. Resimlerim hep orayla alakalı, zaman zaman gidip yüzleşip geri dönüyorum.
O figürlerin yüzleri hep geleceğe dönüktür, hep ümitlidirler, geçmişle bağları kopmaz ama hep geleceğe dönük yaşarlar.

“Geçmişi bir yara olarak kabul etme, geleceğe umutla bak”
Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 11
__Bir mesaj var mı resimlerinizde?

Mesajlar sadece kendime, aynı duyguyu yaşayan kendiyle alakalı bağlantı kuran insanlar varsa onlarda benim yoldaşlarım oluyor.
Mesaj, geçmişi yara olarak kabul etme, geleceğe hep umutla bak.

“13 tane uluslararası çalıştay yaptım, 10 civarında uluslararası sergi yaptım”

2016 yılında Uluslararası Engravist Baskı resim Etkinlikleri Topluluğu’nu kurdunuz.Bu topluluktan bahseder misiniz?

Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’nde böyle bir etkinlik topluluğu kurdum. Engravist aslında gravür yapan anlamında gravür sanatçısı anlamında, aslında ingilizcede böyle bir kelime yok.Projenin konusu Istanbul’du, sonuna da ‘ist’ ekledik ve engravist ortaya çıktı. Hem gravür yapan anlamına geliyor hem de istanbul’u temsil ediyor. İlk etkinlik 2017 yılında oldu. 500 kişiye çalıştay yaptık, alanının en iyi sanatçıları geldi, özellikle balkan sanatçıları katılmıştı. Türkiye’den de 500 e yakın sanatçı katıldı. Daha sonra da devam etti etkinlikler, 13 tane uluslararası çalıştay yaptım, 10 civarında uluslararası sergi yaptım. Hibe bulursak eğer yeni çalışmalar etkinlikler devam edecek.

“Sanatçı temsil anlamında da özgür olmalı”

Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 12

__Artmahall ve hedeflerinizden bahseder misiniz?

Sanatçıların hep özgürlüğünden bahsediyoruz. Aynı zamanda sanatçının temsil anlamında da özgür olması gerekir. Özgürlük yoksa sanat ta yok aslında. Bu insan olmanın da bir vasfıdır. Kayıtsız şartsız özgürlük istiyorum. Öğrenciliğimde ve sonrasında ciddi bir zaman ayırdım sanata. Önemli galeriler tarafından temsil edildim. Artmahalli kendimi daha iyi temsil etmek ve sanatseverlerle daha sağlıklı iletişim sağlayabilmek için kurdum. Kendimi daha özgür temsil edeceğim etkinlikler ve sergiler yapmayı hedefliyorum.
Önümüzde İngiltere ve Almanya sergisi var. O sergiler beni bekliyor. 2026 bu sergi hazırlıklarıyla yoğun geçecek…

Söyleşiyi sonlandırırken Lütfü Kaplanoğlu’dan iznimi aldım.
“Hocam “Traveller” eseriniz için bir yazı yazdım onu da röportajımızın sonuna ekleyebilir miyim?” dedim.
Kabul etti.


Derin bir vadiden uçsuz bucaksız gökyüzüne uzanış… - Resim : 13

“Traveller”

Öylece kaldım önünde
Tanıdık geldi
Gördükleri
Arkasında bıraktıkları
Kendine seçtiği manzarası
Bir yol var elbet deyişi
Güneşin yarın doğmasının bile kesin olmadığını bilir haliyle
Olduğu ana sarılması
Gördüğünün ötesini araması
Sunulanı değil aradığını bilmesi
Soruları olması
Tüm vakurluğuyla dik duruşu
Kalır mı gider mi?
Ait mi arar mı hala?
Bilir mi ufukta ne var?
Benzer mi herkese yoksa olur mu kendi?
Köklerini salmış gibi ama kendine.
Bir de sanki yeterince çarpışmış
Yara almış
Sarmış sarmalamış
Açık yaraya tuz basmış
Geçmiş, en zifirisinden aniden bırakılışların.
Kalmış bir hüzün, duruşunda bakmayı seçtiği manzarasında.
Geleni beklerken
Gidenlere de bakıyor gibi
Onları en aydınlık yere uğurlar gibi
Kendi de varır kavuşur elbet gidenine.
Tuzlu olan sadece deniz suyu değil
Gözyaşı da bazen derya deniz olur öğrenmiş.
Can vermiş kendine her şeye inat
Ve devrilmez halini çizmiş kendine
Ve yazmış kendine hikayesini, olur mu bilmeden.
Asla vazgeçmemiş hayal etmekten, en büyük hayal kırıklıkları küstahça çıksa da karşısına.
Ve renkler ve renkler nasıl uyum içindeler.
Tesadüf eseri bir araya gelmediler bilmekteler.
Ben şimdi biraz buradayım
Nasıl mı boyutlar arası gibi
Anlayana anlatırım da kimse kimseyi tam olarak anlayamazki.
Handan Turan Koltuk