Öcalan, “Süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” dedi.
Demirtaş, “Sorunlarımızın konuşarak, diyalogla, siyaset yoluyla çözülmesi arayışlarını kanla kesmeye çalışan anlayış bilmeli ki eğer Öcalan bir inisiyatif alır ve siyasetin önünü açmak isterse tüm gücümüzle arkasında olacağız” dedi.
DEM Parti, “Bu acı verici olayların bir daha yaşanmaması için barışa her zamankinden daha fazla sahip çıkmalıyız” dedi.
Terör baronları ise ardı ardına “Pratik bizim elimizde” diye Kandil’de üzerinde oturdukları kirli yapının korunması derdindeler. Ama her geçen gün TSK ve MİT’in nokta operasyonlarıyla yok oluyorlar.
Tozunun dahi kalmaması adına en kritik hamle, kandırdıkları kitlenin gözünde barışın düşmanı olmaları oldu.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısı o kadar kritik ve kitleleri rahatsız edecek kadar sert ki o taraftan kimsenin itiraz dahi edemeyeceği ilerilikte.
Bahçeli biliyordu ki kim itiraz ederse o mahallede hain olacak. Bahçeli biliyordu ki Kandil buna rıza göstermek istemeyecek. Bahçeli biliyordu ki Kandil’in bu son çırpınışı olacak.
Tüm bu plan bugünün planı değil. Bölge konjonktürü de iç dinamikler de Türkiye’yi buna zorluyordu. 3 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Devlet Bahçeli’yi ziyareti bu noktada en kritik gün oldu ve start verildi.
Türkiye’nin artık süreci baltalayacak FETÖ’sü ve vesayet odakları yok. Ancak dış kaynaklı ajanlar ve Kandil’in son çırpınışları var. TUSAŞ’da bunu yaşadık. Ama Türkiye’nin teröre boyun eğecek durumu yok.
Birilerinin bile isteye bin yıllık kardeşlik arasında çıkardığı kan davasının sonu için artık herkes sivil siyaset ile konuşacak. Terör baronları artık yalnız. Yanlarında sadece onları kullanan Sam amcaları ve siyonist katiller var. İç cephe bir olursa bu süreç Türkiye’nin olur.