Sınırlarımız içinde maşallah, yöneticilerimiz futbolcularımızdan daha çok konuşuyor. Karşılıklı sallamalarla taraftar gruplarının gazı alınıyor.
Siz, UEFA Kupasını kazanan başkanın, Sn. Faruk Süren'in bu kadar ağız dalaşına girdiğini hatırlıyor musunuz?
Futbolcu cin gibidir. Hep başkaları suçluysa oyuncunun günahı yoktur. Hocaların günahı yoktur.
Biri "İşi öğrenmeye geldim gibi hissediyorum" der, diğeri "Ama şu futbolcum yoktu, takvim çok dolu" der.
Sürekli, "Ama ben suçsuzum" mantığı... Ve daha acısı bunu sorgulamayan taraftar profili.
Beşiktaş Avrupa'da averaj takımı olmuş; Feyyaz Hocam soru almaz maç sonunda. Alacakken uyarılır daha doğrusu. İyi de ne zaman konuşacağız, ne zaman haykıracağız 'kral çıplak' diye?
Avrupa maçlarının en güzel yanı çatır çatır oynatan hakemleri seyretmemiz... Son 20 yılda futbola hep hakem gözlüğü ile baka baka ruh hastası olduk. Futbolcularımızın alayı itiraz etmekle meşgul. Ya da yer çekimi kanunlarına isyan etmekle. Dokundular mı at kendini yere!
Kadın basketbolcularımız yepyeni salonun parkesine atılan meşaleleri seyreder korkuyla; atan kim, cezası kesildi mi bilmeyiz. Basketbol Federasyon Başkanım nerede? Bir çık, kına en azından. Savcılığa suç duyurularında bulun.
Kafanızı şişirdim özür dilerim. Hafta sonu 3 puan gelsin yeter bize.