Eski polis adliye muhabiri, şimdilerde ise televizyon haber editörlüğü yapan deneyimli gazeteci Mehmet Ali Demir, konusunu tarihten alan akıcı ve farklı kurgusuyla merak uynadıran poliye romanı HALİBYA Güneşin Meden Ocağı ile eski ve unutulmaya yüz tutmuş bir Anadolu medeniyetini bizlere yeniden hatırlattı.
Arsine Yayınlarından çıkan kitapta yazar, Homeros’un İlyada Destanı’nda adını geçirdiği ve büyük savaşta Turuva’yı korumak için Kardeniz bölgesinden savaşa katılan gümüş ve demiri işemedeki ustalıkları ile batı medeniyetlerinin bile mitlerine konu olan KHALİBLER’in yani,Halibya’nın usta demircilerinin izinden gidiyor.
Halibya’nın ustaları Güneşin Maden Ocağı’ndan çıkan gök demirine verdikleri sırlı su ile ürettikeri kırılmaz ve tüğ gibi hafif olan çeliği özel istek üzerine Sultan İkinci Abdülhamit’e hediye olacak kısa mavzerler için kullanırlar.
Abdülhamit döneminde silah ajanlıkları hat safhadadır. Dahası Sultan Abdülhamit ordunun modernizasyonu için Almanlarla işbirşiği içindedir. Yüklü Mavzer silah sıtışı Almanları ihya etmişken Halibya ustralarının sırlarla dolu efsane çeliği, daha büyük silah anlaşmaları öncesinde sultanın aklını çelecek kadar iddialıdır. Ajanların peşinde oldukları asıl şey ise efsanelere konu alan Güneşin Maden Odacağı’nın sırlı çeliğidir.
Yüz yıl kadar sonra 2008 yılında İstanbul Kadıköy Erenköy Tren İstasyonu’na yakın bir noktada trenin önüne atlayan yaşlı bir adamın intihar gibi görünen şüpheli ölüm doyası Adli Tıp Kurumu raporuyla cinyet dosyası olarak yeniden açılır. Dosyada öldürülen kişin karanlık kimliği İstabul Cinayet Masası’nı kimi efsane kimi gerçek, kimi ise ucu bürokratlara dayanan silah kaçakçılığı ve ususal güvenlik meseleriyle örülü karmaşık bir dizi dosyanın içine sürükler.