BIST 100 10.046 DOLAR 32,45 EURO 34,65 ALTIN 2.393,43
15° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Erdoğan bu savaşı kazanabilir mi?

Kutuplaşmaya rağmen halk uzun süredir ortak bir dilden konuşmaya başladı: Zamlar. İktidar da bunu gördü. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu gördüğünü belli etti. İktidardan art arda açıklamalar geldi: “Sizi anlıyoruz, tedbir alacağız.”

Ancak bu söylem, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun fatura restinden sonra bir kenara bırakıldı. İktidar daha önce de yaptığı gibi olgularla yüzleşmek yerine muhalefetle siyasi bir savaşa girmeyi tercih etti. Ancak bu sefer olgular algıdan daha ağır basabilir.

Erdoğan’ın İlk Geri Adımı

Elektrik ve doğalgaz faturalarındaki artış uzun süredir görülmeyen kitlesel bir tepkiye döndü. Bunun sonucunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ilk geri adım elektrikteki kademe sınırını 210 kilovatsaate çıkardığında geldi.

Zammı ve kademeyi EPDK açıklarken, iktidara yakın medyada “faturalarda indirim” diye sunulan düzenlemeyi Erdoğan açıkladı. Cumhurbaşkanı, yine bir “kurtarıcı” gibi ortaya çıkmıştı. Ancak bu “kurtarıcı” pek bir şeye derman olmadı.

Üzerine Isparta’da yaşananlar geldi. Erdoğan muhalefete yüklenirken “sizin zamanınızda mum” dedikten kısa bir süre sonra koca bir şehir 3 gün karanlık ve soğuğa gömüldü. Bazı köylere bir hafta elektrik gitmedi. Zamların ardından gelen bu felaket özelleştirme sorununu çok daha fazla gündeme taşıdı.

Isparta Faciası

Eskiden elektrik kesintileri alt yapı yetersizliğinin bir sonucuydu. Şimdi ise doğal olarak alt yapı ve teknoloji 1970’lerin çok daha ötesinde. Ama buna rağmen insanların elektrik kullanmaya parası yetmiyor. Ve, yine buna rağmen bir şehir özel şirketlerin denetlenmemesi yüzünden kışın ortasında günlerce karanlığa mahkum oluyor. Karşılığında ise Enerji Bakanı ancak 4 gün sonra şehre gidiyor. İktidar medyasına göre zaten o 3 gün boyunca Türkiye’nin Isparta diye bir ili de yoktu.

Bir kişi soğuktan donarak öldü. Ancak haber bile olmadı.

Faturalara karşı eylemler ise yükselerek devam etti.

İktidarın Oluşturduğu Beklenti

Buna karşılık önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Elektrik faturalarında yeni adımlar kesinlikle atılacak, Cumhurbaşkanımız da talimatlarını veriyor. Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” dedi.

Ardından Enerji Bakanı Fatih Dönmez konuştu:

“Hem Bakanlığımız hem de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu talepleri değerlendiriyor. Henüz net bir şey ortaya çıkmadı, çıkınca kamuoyuyla paylaşacağız. Esnaflarımız, küçük işletmeler ve birtakım STK'lerden gelen talepler var. Hepsini değerlendiriyoruz.”

Dolayısıyla bir beklenti oluştu.

Sonra, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir video paylaştı.

“KDV yüzde 1’e düşürülsün” ve “zamlar geri çekilene kadar elektrik faturamı ödemeyeceğim” dedi.

Bu çıkışın ardından iktidarın söylemi değişti.

Kılıçdaroğlu’na Göre Belirlenen Strateji

Tabii ki ilk tepki her zamanki gibi MHP Lideri Devlet Bahçeli’den geldi.

Bir dizi Tweet attı. Ama en can alıcı noktası şurasıydı:

“Yine kameranın karşısına geçip “elektrik faturasını ödemeyeceğini” ifade ve iddia etmiş. İlk olarak bu bir tercihtir, ikinci olarak ve daha vahimi sivil itaatsizlik maskesi altına iliştirilmiş bir isyan denemesidir. Bu tehditkâr meydan okumaya göz yumulamaz.”

Bunun ardından halka karşı o anlayışlı iktidar, halkın “Geçmiş olsun” dilekleriyle doğrudan sosyal medyada iletişime geçen Erdoğan gitti, yerine “biz zaten tedbirimizi aldık, yaygara kopartacak bir şey yok” diyen hükümet geldi.

Önce Erdoğan cuma namazı sonrası konuştu:

“Muhalefetin özellikle elektrik ve doğal gaz konusundaki spekülatif gayretlerini de boşa çıkarmak gerekiyor. Muhalefetin anlattığı, yaygarasını kopardığı gibi bir durum söz konusu değil. Televizyonlara baktığımızda Batı'da şu anda elektrik, doğalgaz fiyatları nerelerde. Biz şu anda vatandaşımızı çok daha rahatlatabilmek için elimizden gelen her türlü gayreti yaptık. Her türlü indirimi uyguladık, uygulamaya da devam ediyoruz. Biz vatandaşımızı dediğim gibi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz.”

O sırada Enerji Bakanı Dönmez, özel elektrik dağıtım şirketleriyle toplantıdaydı. Açıklamasını Erdoğan’dan sonra yaptı. Ancak sinyali almıştı.

Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı. CHP’yi provokasyondan medet ummakla suçladı.

Ardından da “Elektrik ve doğalgazda vatandaşa desteğimiz sürüyor. Dünyada hızla artan enerji fiyatlarına karşı tedbir aldık. 100 Liralık elektrik faturasının 50 TL’si, doğalgazda ise 100 Liralık faturanın 75 TL’si hükümetimiz tarafından karşılanmaktadır” dedi. Bir açık kapı da bıraktı. Gelen önerileri değerlendirildiğini söyledi.

Kazanması Zor Bir Savaş

Kısacası iktidar ilginç bir savaşa girdi. Zaten bunun ilk adımları Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından sonra gelmişti.

Muhalefet lideri olmasının tabii ki bir anlamı var. Ama, gelen zammı ödemeyi reddeden, birey olarak aldığı kararı aktaran Kılıçdaroğlu’nun demokratik eylemini AKP ve MHP’li isimler ile iktidara yakın medya terör eylemi olarak sundu. “Kemal Kılıçdaroğlu’nun provokasyonu’na HDP destek verdi” diye başlıklar atıldı (Yasal bir parti olan HDP’nin terörle bir tutulması da başka bir konu).

İktidar şu an sanki tepkilere karşılık vermek yerine Kılıçdaroğlu’nun demokratik hakkı üzerinden yeni bir kutuplaştırma siyasetine alan açmış gibi gözüküyor.

İşin ilginç tarafı da bu.

Çünkü bir yanda insanların eline gelen, kiralarını aşan faturalar bir olgu olarak ortadayken, onun yerine muhalefetle siyasi bir kavgaya girmeye hazırlanıyorlar. Yani insanların canı gerçekten acırken, onları “biz aslında her şeyi yapıyoruz. Ama canınızın acımasına bakmayın, orada sivil itaatsizlik arkasına saklanan bir isyankâr var” diyerek ikna etmeye çalışıyorlar.

Olgu Yerine Algı

İktidarın bu söylemle şirketlerin kârlarına dokunmadan, zamları geri çekmeden seçmeni gerçeklerden uzaklaştırması çok zor. Kılıçdaroğlu’nun açıklamasının ardından onu takip eden duruma gelmek istememeleri anlaşılabilir ama ortada bir gerçek var. Ekonomi krizde, enflasyon çok yüksek, zamlar katlanılabilecek bir durumda değil.

Ve, iktidar halkın gerçek sorununu çözmek yerine siyasi savaşa girmeye tercih ediyor gibi. O zaman da faturasını yine halk ödeyecek.

Erdoğan’ın sonunda yüksek faturalara karşı belirli adımları atması gerekecek. Bu savaşın kazananı olması çok zor. Kılıçdaroğlu ise iktidarın düşündüğü gibi bundan yara almayabilir. Çünkü gerçek anlamda zamlara karşı, şimdilik bireysel de olsa ve sonunda istediği olmasa bile, somut bir adım attı.