BIST 100 10.081 DOLAR 34,78 EURO 36,78 ALTIN 2.942,91
15° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

20 bini aşkın çocuk organ nakli bekliyor

20 bini aşkın çocuk organ nakli bekliyor

Ülkemizde çoğu böbrek olmak üzere 22 bini aşkın kişi organ nakli bekliyor ancak nakiller yetersiz. Beyin ölümü gerçekleşen vakaların aileleri ile yapılan görüşmelerde bağış için onay alma oranı yüzde 17’ye kadar geriledi. Özellikle koronavirüs pandemisinde bağışların da azaldığına dikkat çekildi. Organ bekleyen hastalar “Yaşamamız için bağışa ihtiyacımız var, başka bedenlere can olun. Organlar toprak olmasın” diyerek çağrıda bulundu.

Organ bekleyen hasta sayısı her geçen gün artarken, bağışların yeteri kadar olmadığı dikkat çekiyor. Canlıdan yapılan nakil oranları yüksekken, kadavra nakil oranlarımızın Avrupa’nın çok gerisinde olması, özellikle kalp, kornea gibi yalnızca kadavradan nakil ile hayata tutunmaya çalışan hastaları ve ailelerini ise çok zor durumda bırakıyor. Bekleme listelerindeki hastaların çoğu, yeterli organ bağışı olmadığı için hayatını kaybediyor.

Vücudumuzda yer alan organların işlevlerini geri döndürülemeyecek şekilde kaybetmesi durumunda bazen tek tedavi şansı organ nakli oluyor. Ülkemizde organ nakli için Sağlık Bakanlığı bekleme listesine kayıtlı olan ve bağışlanacak bir organla hayata tutunmayı bekleyen çok fazla hasta olduğu gibi, bu sayı her geçen yıl daha da artıyor. Uzun yıllardır kadavradan organ bağışının önemi vurgulansa da günümüzde gerçekleşen beyin ölümlerinde organ bağışı yapılma oranı yüzde 25’lerin üzerine çıkamıyor. Diğer bir deyişle saptanan her 4 beyin ölümü vakasının sadece 1’inde organ bağışı yapılıyor.

BAŞKA ÇAREMİZ YOK

BirGün'den Sİbel Bahçetepe'nin haberine göre; Konya Karaman’da yaşayan ve organ bekleyen hastalardan biri de 3 yaşındaki minik Arsel Mina Sak. Dünyaya geldikten hemen sonra ileri kalp yetmezliği olan Arsel Mina Sak’ın babası Fatih Sak, hastaneye ilk gittiklerinde yaşanan problemin akciğerden kaynaklandığını ancak ardından kalbin kasılması ile ilgili problem olduğunun anlaşıldığını ve hastaneye yatışlarının yapıldığını anlattı. Baba Sak, süreci şöyle özetledi: “6 aylıkken hastaneye götürdük, tahlil ve tetkikler yapıldı, kalpten şüphelendi doktor. Kalp yetmezliği ve kalp kasılmaması teşhisi aldık. Bizi gitmiştik. Sonra Konya Başkent Üniversitesi’ne sevk edildi. Ardından kalp kasılmaması denildi. Hastaneye yatırıldık, ardından tüm yaşamımız adeta hastane oldu. Ankara-Konya arasında sürekli mekik dokuduk ve dokumaya devam ediyoruz. 3 yılımız hastanede geçti. Bugüne kadar ilaç tedavisi ile kalbin kasılması beklendi olmadı ve artık kalp nakli olması gerekiyor. 1,5 yıldır nakil bekliyoruz. Şu an Ankara Başkent Hastanesi’nde tedavi görüyor. Kalp gibi organlarda kadavra bağışı gerekli. Organ bağışı artmalı. Nakil dışında bir çaremiz kalmadı. Çocuğumuz her geçen gün kötüye gidiyor, sürekli ilaç alıyor, ilaç tedavisiyle ne kadar daha devam edebilir, çocuk bünyesi… Biz hastaneyi iyice evimiz gibi benimsedik. İkinci evimiz gibi oldu."

NAKİLLER YETERSİZ

Kalp ve damar cerrahisi uzmanı Dr. Atilla Sezgin ise Türkiye’de nakillerin yetersiz olduğuna dikkat çekerek “Kısıtlılık tüm dünyada donör yani vericideki kısıtlılık. Ülkemizde bu, Avrupa ülkelerine, Amerika’ya oranla daha da geride. Özellikle Anadolu bizim bir miktar kadavradan organ verilmesi olayına karşı, Türkiye’de de daha çok kalp veya organ Ege’den, İstanbul’dan çıkıyor. Bizim toplum ölüsünün parçalanmamasını düşünerek organ bağışında bulunmak istemiyor. Oysa ölmek üzere olan bir kişi dört beş kişiye hayat veriyor" dedi. Kalp ile ilgili hastalıklarda önemli olanın öncelikle kişinin kendi kalbini tedavi etmeye yönelik olduğunu, ardından nakil seçeneğinin değerlendirildiğini kaydeden Sezgin, kalp hastalıklarının doğumsal kalp onomalileri ve kardiyomiyopati (kalp kası hastalıkları) olarak değerlendirdiklerini söyledi. Sezgin “Kalp cerrahisi çok gelişti. Dolayısıyla küçük çocukların doğuştan anomalleri de primer olarak tamir edilebiliyor. Veya palyatif tedavilerle çocukları daha büyütebiliyoruz. Bu önemli. Kalp nakli büyük oranda çözüm ama önemli olan kişinin kalbini mümkün olduğu kadar koruyabilmek" dedi. Sezgin, şöyle devam etti: “Ancak kardiyomiyopati denen kalp kası vakalarında durum biraz daha farklı olabiliyor, kalbin kasılma gücü azaldığı için vakalar nakile gidiyor. Konya’daki Fatih beyin kızının vakası böyle. Burada kalp kası artık kasmıyor. Mutlaka mutlaka kalp nakli olmak zorunda. Bunun düzeltilebilir cerrahi olarak yönü yok. İlaç tedavisiyle bu çocuğu 1-1,5 aydır çocuğu yaşatıyoruz. Zaman zaman solunum cihazına bağlanıyor. Bazen de sonradan enfeksiyon nedeniyle oluşan miyokardit denilen tabloda da kalp yetmezliği gelişebilir. Onlarda da geçici tedaviye cevap vermeyecek olursa sonu kalp nakline gidiyor. Önemli olan nakil aşamasına gelmeden tedavi edebiliyorsak etmek. Kalp nakli gereken vakalarda tabii ki nakil kesin çözümdür. "