BIST 100 10.046 DOLAR 32,38 EURO 34,60 ALTIN 2.382,50
15° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

CHP’den Erdoğan’a BAE tepkisi: Taviz vermeye, emir almaya hazır 

CHP’den Erdoğan’a BAE tepkisi: Taviz vermeye, emir almaya hazır 

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'a yüklenerek, "Sıra, siyasi taviz vererek, emir alarak borç bulmaya geliyor” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez'de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

ENFLASYON EN SİNSİ HIRSIZ”

*Ünlü iktisatçı Keynes, enflasyonu, ‘Hükümetin vatandaşın servetini fark ettirmeden kendine transfer etme yöntemi’ olarak tanımlıyor. Düne kadar, ‘Ben ekonomistim’ diye böbürlenen Sarayın kibirlisinin, dilinden düşürmediği üstadı Necip Fazıl da enflasyon için ‘Bir insanın cüzdanına ve nakdine el sürmeden, belli başlı bir tertiple parasını sızdırıp götürmektir’ diyor.

*Vatandaşının varlığını aşıran, parasını sızdırıp götüren en sinsi ve adaletsiz vergi olan enflasyon, sadece mutfağın bereketini kaçırmıyor. Milletimizin enerjisini tüketiyor, ekonomimizi ve çok daha önemlisi ülkenin huzurunu içten içe kemiriyor.

“KABAHAT SAHİBİNİ TERK ETMİYOR”

*’Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatasıyla, enflasyon canavarını milletin üstüne salan çakma ekonomist, ülkenin dövizlerinin dibine darı ekti. İşler durma noktasına geldi. Şimdi acil döviz bulma ve enflasyonu düşürme sorumluluğunu, bir zamanlar dolandırıcılıkla suçladığı, ama piyasaların kendisinden daha fazla güvendiği, bir eski bakana ve Amerika'dan ithal bir Merkez Bankası Başkanına vermiş gibi yaparak, pansumanla, aspirinle işi seçimlere kadar idare etmeye çalışıyor.

*Başarısız olduğunda da yaşanacakların vebalini, atadığı bu iki günah keçisine yıkarak, kurtulmaya çalıştığı anlaşılıyor. Ama Neyzen Tevfik'in o ünlü şiirinde söylediği gibi ‘Kabahat sahibini terk etmiyor.’ Sorumluluktan kaçmak, sorumluluktan kaçmanın sonuçlarından kaçmanızı sağlamıyor.

“ENAG'IN VE İTO'NUN AÇIKLADIĞI ENFLASYONU TÜİK AÇIKLAYAMADI”

*Bugün Haziran ayına ait resmi enflasyon rakamları geldi. Devletin, resmi istatistik kurumu TÜİK, İTO'nun ve EN-AG'ın zamanında açıkladığı enflasyonu ‘Araya bayram girdi’ diyerek geç açıkladı.

*Ve TÜİK verilerine güven bir kere daha dibe vurdu. TÜİK'in makyajlı rakamlarına göre tüketici fiyatları Haziran ayında yüzde 3,92 artmış. Geçen seneye göre düşmüş. Ama bu, geçen sene hariç bugüne kadar gerçekleşen en yüksek ikinci Haziran enflasyonu.

“BÖYLE GİDERSE ÇİFTÇİ SENEYE TARLASINA GİREMEZ”

*Resmi rakamlarla bir yılda; ekmek yüzde 34, süt yüzde 43, meyveler yüzde 48, sebzeler yüzde 61, pirinç yüzde 85, dana eti yüzde 108 zamlanmış. Bugün açıklanan rakamlar bunlar.Yaz geldi, hala marketlerde kiraz, erik el yakıyor. Çuvalla aldığımız patates-soğanı taneyle, taneyle aldığımız karpuzu dilimle alır hale geldik.

*Yine de para yetişmiyor. Türkiye, dünya gıda enflasyonu liginde, en yüksek enflasyona sahip 9'uncu ülke. Şimdi seçim bitti, zam yağmuru başladı. Yüksek Hızlı Trene zam, içkiye sigaraya zam, hükümetin seçimden önce, nereye el atsak fışkırıyor dediği petrol ürünlerine, benzine, mazota zam üstüne zam.

*Una zam, ekmeğe zam… Ekmeğe bu kadar zamma rağmen buğday üreticisi perişan, ofis, hükümetin ilan ettiği fiyattan buğdayı almak için randevuvermiyor çünkü depoları ithal buğdayla dolu.

*Dara düşen üretici, bizim ’13 lira olmalı’ dediğimiz, hükümetin ise ‘9 lira 25 kuruştan alacağım’ dediği alın teri buğdayını 6 liradan, 6,5 liradan tüccara vermek zorunda kalıyor. Böyle giderse çiftçi, seneye tarlasına giremez.

“EMEKLİLER ‘BİZ UNUTULDUK’ DİYOR”

*Diğer taraftan, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun son toplantısının özet tutanakları, ‘Enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risklerin canlı olduğunu’ belirtiyor. Şimdi bu gelişmelerin ışığında, maaş ve aylıklara, sadece ilk 6 aydaki o da makyajlı enflasyona göre telafi edecek bir zam yapmak, zaten TÜİK makyajının ezdiği, emekçileri ve emeklileri, önümüzdeki 6 ayda da sürecek, yüksek enflasyona ezdirmek demektir.

*Bu çerçevede, memurların ve emeklilerin maaşlarında yapılacak artışta, sadece ilk altı aydaki kaybın telafisi değil, önümüzdeki dönem için öngörülen enflasyon ve refah payı dikkate alınmalıdır.

*Bugün en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılmasıyla ilgili kanun teklifi de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu. Bu arada emeklilere ne verileceği hala ortada yok, yuvarlak laflarla geçiştiriliyor. Emekliler isyan halinde ‘biz unutulduk’ diyorlar.

“ZAMLI MAAŞ VE ÜCRETLER ELE GEÇMEDEN ERİDİ”

*Gelirin kaç lira olduğundan çok, neyi alabildiğiniz önemli o gelirle. Erdoğan'ın yine Genel Başkanımızın zoruyla en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılacağını açıkladığı gün o parayla 1.124 dolar alınıyordu, şimdi ancak 846 dolar alınıyor.

*Şu kısacık zamanda bile henüz verilmeyen en düşük memur maaşının alım gücü neredeyse 300 dolar erimiş. Yeni asgari ücret 20 Haziran'da ilan edildi. Temmuz sonundan itibaren ancak çalışanların eline geçecek. Asgari ücretle alınabilecek dolar miktarı da, daha ele geçmeden 47 dolar erimiş.

“TAVİZ VERMEYE, EMİR ALMAYA HAZIR”

*Güven zor kazanılır, ama çok da kolay kaybedilir. Erdoğan'ın, yeniden göreve getirdiği eski bakandan ve Amerika'dan ithal edilen Merkez Bankası başkanından, tek beklentisinin, vitrin süsü olmaları, yerel seçimlere kadar Körfez ülkelerinden para bularak, musluğun suyunu açık tutmak, aspirin ve pansumanla işi götürebilmek, olduğu anlaşılıyor.

*Ancak hayatın gerçekleri tabi ki acı… Ekonomide gereğini yapmayınca para gelmiyor. O zaman da iş başa düşüyor. Sıra, siyasi taviz vererek, emir alarak borç bulmaya geliyor. Bunu da eloğlu diyor ki ekonomiden sorumlu bakandan değil, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturanın ağzından duymak isterim diyor.

*Bir zamanlar yandaş medyalarına ‘Şerefsiz’ diye manşet attırdıkları, ‘Cemal Kaşıkçı'nın katili’ 15 Temmuz hain darbe girişiminin finansörü ilan ettikleri Körfez Şeyhleri'nden, Körfez Prenslerinden borç bulmak için, Erdoğan şimdi yollara düşecek. Taviz vermeye, emir almaya hazır olduğunu gösterecek.

“BİZİM İTİRAZIMIZ BARIŞMAYA DEĞİL, BOZUŞMAYA”

*Nasıl emir alındığının son örneği Mısır… Hani Sisi darbeciydi? Meydanlarda ağlayarak millete yaptırdığınız Rabia işaretine ne oldu? Döndünüz dolaştınız dediğimize geldiniz. Yeniden Mısırla diplomatik ilişkileri kurdunuz. Türkiye'nin bölge ülkeleriyle karşılıklı saygı temelinde ilişkiler kurmasını, işbirliklerine öncü olmasını, güven veren bir ortak olmasını en çok Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz isteriz.

*Bizim eleştirimiz bölge ülkeleriyle yeniden ilişki kurulmasına değildir. Ama ilişkiyi bozup sonunda yeniden ilişki kurma noktasına geri dönmeyedir bizim eleştirimiz. Erdoğan'ın bölgesel konulara göbeğinden dalıp, iç siyaset malzemesi yapmasına, Türkiye ile tüm komşularını düşman etmesine.

*Ülkeye zarar vermesine, ekonomik olarak da çok ciddi zararlar vermesine, Türkiye'nin üzerine ‘Güvenilmez ülke’ etiketi vurdurmasına. Daha da acı olanı, bu u dönüşlerini Körfez'den borç bulmak için emirle yapmak zorunda kalmasınadır bizim itirazımız. Ee,’Borç alan emir alır’ diye boşuna dememiş büyüklerimiz.

“FARKLILIKLARI BİR YANA KOYDUK, VATANI SEVMEK PAYDASINDA BULUŞTUK”

*2023'te başlayan seçim süreci devam ediyor. Yaklaşan yerel seçimler için bu ülkenin aydınlık geleceğine inananların umutlarını tazelememiz gerekiyor. Mayıs seçimlerinde milletimiz çok önemli bir kapıyı araladı.

*Farklı düşünen, farklı konuşan, belki farklı şeylere inanan, farklı partilere oy veren ama hepsi bu ülkeyi sevmek paydasında buluşan, bu ülkenin aydınlık geleceğine inanan 25,5 milyon insan ucube rejime karşı bir araya geldi. Sandıkta tek vücut oldu. “Asla bir araya gelmez” denenler vatan için bir araya geldiler.

*Birbirlerini görmeyen, gözlerini açıp birbirlerinin gözüne baktılar. Birbirlerine kulak tıkayanlar, bu kez birbirlerine kulak verdiler. Birbirlerine düşmanlaştırılan milyonlar, bu kez birbirlerine kollarını açtılar.

*Bu ülkede her iki kişiden biri, demokrasi için, hak için, hukuk için, adalet için bir araya geldi. Atatürk'ün kurduğu, Cumhuriyet değerlerine bağlı, sosyal demokrat bir partiyi, onun Genel Başkanını, değerlerinden kopmadan, toplumun tüm kesimlerinden oy alabilen, hale getirmek büyük bir değişimdir. Müreffeh Türkiye'nin demokrat yarınları için bu çok önemli bir aşamayı ifade eder.

“BU BÜYÜK DEĞİŞİM SÜRECEK, BAŞARIYA ULAŞACAK”

*Ama çok istememize ve çok çalışmamıza rağmen olmadı, seçimi kazanamadık. Buna belki en çok biz üzüldük. Ama seçim süreci devam ederken sadece üzgünüz diye oturmak yetmiyor. Hatalarımızı düzelterek, eksiklerimizi gidererek, yenilenerek ayağa kalkmamız gerekiyor. Bu mücadele vazgeçilecek bir mücadele değil.

*Birleşen gücümüz önünde durulmaz bir çığ gibi büyümeli. 25 milyonu 30 milyon, 30 milyonu 35 milyon yapmak için çalışmaya kararlıyız. Adalet yürüyüşüyle başlayan bu büyük değişim, mutlaka sürmelidir, sürecek ve nihayetinde başarıya da ulaşacaktır.

“ERDOĞAN'IN AMACI MUHALEFETİ DAĞITMAK”

*Erdoğan'ın en büyük korkusu budur. Bunu dağıtmak, itibarsızlaştırmak, unutturmak, 25,5 milyonun baskısından kurtulmak için, elinden geleni ardına koymamaktadır. Bunun karşısında tüm partililerimize düşen, 25,5 milyondan bir kişiyi bile feda etmeden, ülkemizin namuslu, vicdanlı hakkın yanında olan kitlelerinin sayısını artırmaktır.

*Bu süreci yönetmek bir tek Genel Başkanımızın değil, tüm Cumhuriyet Halk Partililerin birlikte görevidir. Yapmamız gereken, Halil İbrahim sofralarında birleşerek, mücadeleye yorulmadan devam ederek, değişimin sadece bir gün değil, bir hayat boyu süren bir süreç olduğunu bilerek bu süreci yönetmektir.

*İsimler değişir, kişiler değişir. Önemli olan birleşen gücü tahkim etmek, zulmün karşısında hep birlikte durup mücadele etmektir. Biz ne yapacaksak ayrılarak değil, birleşerek yapacağız. Karşısındaki gücün bölünüp parçalanması planları yapanların heveslerini kursaklarında bırakacağız.”