BIST 100 10.159 DOLAR 32,12 EURO 35,08 ALTIN 2.469,81
14° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Almanya ve Türkiye: Seçim ve siyaset yapma tarzındaki farklılıklar

Almanya ve Türkiye: Seçim ve siyaset yapma tarzındaki farklılıklar

Konuk yazar Özgür Çoban, "Almanya ve Türkiye: Seçim ve siyaset yapma tarzındaki farklılıklar" başlıklı yazısı ile KRT'de...

Özgür Çoban / Almanya

Türkiye, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) zaferiyle sonuçlanan, oldukça stresli ve gergin geçen bir yerel seçimi geride bıraktı ama artçı sarsıntılar devam ediyor. Seçimi sandıkta kazanamayanlar, "Belki 3-5 bir şey daha koparırız" mantığıyla farkın az olduğu yerlerde sonuçlara itiraz ediyor. Bu şekilde oylar bazen yeniden sayılıyor ya da halkın iradesi iptal edilerek yeniden oylama yapılması kararlaştırılıyor. Bu arada, oy verme sırasında çıkan meydan savaşlarında yaralananlar ve yaşamını yitirenler olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Almanya'da seçim süreci, Türkiye ile kıyaslanmayacak şekilde sakin ve rahat geçiyor. Örneğin, propaganda süreci başladığında ellerinde fotoğraflarının bulunduğu küçük afişleri kentte belirlenmiş az sayıda yere asmak için gezen milletvekili adaylarını görüyorsunuz sokaklarda. Adaylar, bunun yanı sıra parti üyeleriyle birlikte meydan ve caddelerde broşür dağıtarak kendilerini anlatmaya çalışıyorlar. Peki partiler ne yapıyor? Onlar da bazen kapalı mekânlarda bazen de bir meydanda küçük çaplı halk toplantıları düzenliyor. Bu toplantılarda üzerinde çay, kahve ve bisküvi benzeri minik atıştırmalıklar bulunan birkaç masa etrafında toplanan seçmen ve adaylar sohbet ediyor. Hepsi bu... Öyle yüzlerce araçtan oluşan konvoylar ve binlerce insanın katıldığı mitingler göremezsiniz burada. Hele seçimden kaynaklı gürültü hiç olmaz. Politikanın rant yeme ve dağıtma işlevi görmediği, gelir kapısı olarak algılanmadığı ülkelerde seçimler böyle geçiyor işte.

Bu konuyu Hamburg'ta geçenlerde bir araya geldiğim deneyimli siyasetçi Behçet Algan ile konuştum. Algan, uzun yıllar Türkiye'de CHP gençlik kollarında çalışmış, 70'li yılların sonunda göç ettiği Almanya'da ise Sosyal Demokrat Parti'ye emek vermiş, bu partide milletvekilliği yapmış bir siyaset adamı. Algan'a, "Türkiye'de seçimler adeta bir savaş gerginliğinde geçerken, Almanya ya da diğer Avrupa ülkeleri bu süreci neden sakince atlatabiliyor? Siz uzun yıllar her iki ülkede de siyaset yapmış biri olarak bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz" diye sordum. Algan, bu soruya, "Türkiye'de siyaset meslek gibi görülüyor ve siyaset mal-mülk edinme yani zenginleşme aracı olarak algılanıyor. Almanya'da ise siyaset vatandaşa hizmet emek için yapılır ve hiçbir ekstra kazanç beklentiniz olmaz" yanıtını verdi.

Sözlerini şöyle sürdürdü Algan:

"Ben buna 'orient siyaset' diyorum. Doğulu yani. Çıkara dayalı siyaset böyle bir şeydir işte. Memleketin imkânlarının bağımsız kurumlar eliyle değil de siyasetçi tarafından kontrol edildiği Türkiye gibi ülkelerde insanların güce tapınması ve siyasetçinin de kendisine sınırsız güç atfetmesi normaldir. Bir denetleme ya da kontrol mekânizması olmayınca yaşanıyor bu çirkin durumlar."

"3-5 kişiye çay ısmarladı" diye...

"Almanya'da siyaset yapan insanlar için, 'çıkar elde etti' suçlamasından daha onur kırıcı bir şey olamaz" diyen Algan, "Bundan birkaç yıl önce bir restoranda o sırada yemek yiyenlere içecek ısmarlayan belediye başkan adayının kazandığı seçim iptal edildi. Rakibi, kazanan adayın restoranda içecek ısmarlayarak kendine avantaj sağladığını öne sürünce mahkeme seçimi iptal etti ve adam 'sırf üç beş kişiye çay ısmarladı' diye yenilenen seçimi kaybetti. Almanya'da siyaset böyle algılanıyor işte" şeklinde bir anısını da paylaştı.

Behçet Algan'ın ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla demokrasisi gelişmiş ülkeler ile demokratik kurumlarının müdahalelere uğradığı ve otoriter yöntemlerle baskı altına alındığı ülkelerde siyaset yapış ve seçim süreci arasındaki farkı, "gücün kimde olduğu ve ne kadar etkili olduğu" fenomeni belirliyor. Devlet gücünün bağımsız demokratik kurumlar eliyle sevk ve idare edildiği ülkelerde, siyasetten çıkar elde etme ya da gelir sağlama işlevinin her şeyin ötesinde ahlâki kurallarla sınırlandırıldığını anlıyoruz. Elbette, Almanya'da da milletvekilleri maaş alıyor ama hepsi bu. Bunların dışında siyasetçilerin; ihale kovalama, makam sağlama, işe yerleştirme vb. meselelerin içinde bulunmaları rastlanılan bir durum değil.

Sonuç olarak, bir ülkede siyaset yapma şeklinin kalitesini belirleyen bazı etkenler bulunuyor. Bunların en önemlilerinden birinin "rant üzerindeki kontrolün sınırları" meselesi olduğunu düşünüyorum. Bu, aynı zamanda demokrasinin gücünü de sınırlayan bir arıza. Siyasetçilerin devlet gücü ve rant üzerinde sınırsız etkilerinin bulunduğu ülkelerde, bu gücü ele geçirmenin etkili yollarından biri olan seçimlerde kan dökülebiliyor ve seçim alanlarında mini meydan savaşları yaşanabiliyor. Ezcümle; huzurun, medeniyetin, ahlâklı siyasetçi ve birey olabilmenin yolu da güçlü ve etkili demokrasiden geçiyor.