BIST 100 10.277 DOLAR 32,34 EURO 34,81 ALTIN 2.393,53
18° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Canan Güllü: 8 Mart’ı yerine getirilmeyen görevlerin olduğu gün olarak kabul edelim

Canan Güllü: 8 Mart’ı yerine getirilmeyen görevlerin olduğu gün olarak kabul edelim

TKDF Başkanı Canan Güllü, Türkiye’de kadının adının olmadığını, bunun da kadın politikasızlığından kaynaklandığını belirterek “2023 yılını biz 438 kadın cinayetiyle kapatmıştık, ocak ve şubat ayına baktığımızda 68 kadını buluyor. Sürecin içinde, 7 kadının katledildiği zaman dilimine tanıklık ettiğimiz günleri yaşatıyor bize. 8 Mart’ın aslında bir anma günü olarak, yerine getirilmeyen görevlerin olduğu gün olarak, tekrar alt alta yazacağımız sorun günü olarak kabul edelim” dedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2023 yılında 315 kadın erkekler tarafından katledildi, 248 kadın da şüpheli şekilde öldürüldü. Bu kadınların yüzde 65’i evlerinde öldürülürken, yüzde 55’i de ateşli silahla yaşamdan koparıldı. Katledilen kadınların yüzde 41’ini evli oldukları erkek katletti. Ayrıca binlerce kadın erkeklerin fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddetine maruz kaldı. “İstanbul Sözleşmesi’ne dönülsün ve bu kez etkin uygulanarak kadın cinayetleri ve kadına şiddet önlensin” talebi iktidar tarafından görmezden gelindi. Medeni Kanun ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, kadınların nafaka hakkı tartışmaya açıldı.

Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Türkiye Adalet Akademisi ve Avrupa Konseyi işbirliği ile Uluslararası Aile Hukuku Sempozyumu düzenlendi. Kadın örgütleri sempozyuma çağrılmadı, görüşleri dikkate alınmadı. 2024 yılına gelindiğinde de yine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre yılın ilk 2 ayında toplamda 67 kadın erkek şiddeti sonucu öldü, 38 kadının ölümü de şüpheli olarak kaldı.

Ayrıca Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na sadece bu yılın şubat ayında 92 şiddet vakası bildirildi, bu ihbarların 61’i ev içi şiddet ihbarı olarak kaydedildi. Şiddet vakalarının 43’ü evli olunan erkek tarafından gerçekleştirildi. Şiddet mağduru kadınların 15’i sığınak talebinde bulundu.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, yaklaşan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete, federasyonun takibini yürüttüğü Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı ve kadın cinayetlerine, kadına şiddete karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin değerlendirme yaptı. Güllü, şunları ifade etti:

“Türkiye’de aslında kadının adının olmadığını çok iyi biliyoruz. Adının olmamasının ana nedeni de Türkiye’de bir kadın politikasızlığı rüzgarının fırtınalara dönüştüğü şekliyle hüküm sürmesinden kaynaklanıyor. Bunu toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan kadın cinayetlerinde görüyoruz her şeyden önce. 2023 yılını biz 438 kadın cinayetiyle kapatmıştık, ocak ve şubat ayına baktığımızda 68 kadını buluyor. Sürecin içinde, 7 kadının katledildiği zaman dilimine tanıklık ettiğimiz günleri yaşatıyor bize. 8 Mart’ın aslında bir anma günü olarak, yerine getirilmeyen görevlerin olduğu gün olarak, tekrar alt alta yazacağımız sorun günü olarak kabul edelim.

Zorla ve erken yaşta evlendirme hikayemizin hala devam ediyor olması, istihdamda kadının bakım yükünün üzerinden alınmamış olması, kız çocuklarının okullaşma oranının hem ilköğretim hem yüksek öğretim döneminde artan derecede karşımıza bir sorun olarak geldiğini görüyoruz. Tüm bununla beraber bu sorunların sokakta gezerken tacize uğraması, dijitalde cinsel şiddetin varlığını hissedebilmesi, tüm bununla beraber deprem dediğimiz bir olguyla karşılaştık 6 Şubat 2023 yılında, var olan eşitsizliği katlayan bir sürece tanıklık etmeye başladık. Bize göre 2024 yılında umuttan bahsedebilmek, geleceğin olumlu sonuçlarını, siyasette karar mekanizmalarında daha çok temsil edeceğimiz, huzurla yaşayacağımız sokaklarımız olduğunu anlatmamız gerekirken biz kadınlar günün de kocasında ayrılmış, yalnız çalışan kadınların tek başına bir evi geçindiremediği yoksulluktan da bahsetmek durumundayız. 8 Mart’lar bizim için anmanın iktidarlar, muhalefetler boyutunda görevlerin tam yapılmadığına dair de bir gün oluyor.

Ev İçi Acil Yardım Hattı’nı son dönemlerde yokluk ve yoksunluk nedeniyle müracaatlar var. Erken yaştaki çocukların, gençlerin şiddete, tacize uğrama hallerinden müracaatlar var. Sürecin içinde dijital medyayı doğru kullanamamamızdan belki de kaynaklanan mahrem görüntülerimizin de başkaları tarafından şantaja uğrayacak şekilde sıkıntılı olduklarında dolayı arayanlar oluyor. Neye göre değişiyor cinayetler ya da şiddetin, tacizin varlığı... Bölgesel olarak oralarda gerekli konu, bilgilendirme mi kolluğa erişim mi, ya da istihdamdan kaynaklana yokluk mu, eğitimsizlik mi gibi sorunların temelinde bize Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı yönlendirici bir unsur oluyor. Kapasitesi çok iyi çalışıyor. Bu dönem ona bir eklenti yaptık, son dönemde biz ona Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) ile iş yerinde tacizi ve şiddeti çalışıyorduk. Sendikalarla bu konuda gerekli bilgilendirme çalışmaları, politika belgesi oluşturma çalışmaları yaptığımız bir süreçti. Çalışma yaşamında sıkıntıları bertaraf etme adına da yoğunlaşmış durumdayız.

İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden bugüne Türkiye’de kadına karşı şiddetin, cinayetlerin arttığını ve cezasızlık hükmünün de yaygın bir şekilde var oluşunu anlatıyorum dolayısıyla 6284 sayılı yasa iç hukuku dizayn eden bir yasaydı ama İstanbul Sözleşmesi’nin altında bir yasa bizim için. Uluslararası sözleşmenin hayata geçmesi çok önemli. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün C 190 İşyerinde Taciz ve Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından imzalanması ve yürürlüğe girmesi. Önleyici politikalarla toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kadın erkeğin yasalardan eşit şekilde yararlanmasını ve cinsellikten öte kadını birey sayan bakış açısının değerlendirilmesi ve eğitim sistemimizin içine yerleşmesi... İktidarın ama ona politikalarındaki eksikliği bildirmeyen muhalefetin de çok acil olarak kadına şiddet konusunda şapkalarını masanın üzerine koyarak seferberlik yolundaki çağrımıza kulak vermeleri ve Türkiye’nin geleceğini inşa edecek zihinler üzerinde oynanan tuzağa hiçbirimizin düşmemesi gerektiğini söylemem gerekiyor.”