BIST 100 9.916 DOLAR 32,44 EURO 34,74 ALTIN 2.438,67
17° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Cumartesi Anneleri hakim karşısında: Davalı değilim, adaletten davacıyım!

Cumartesi Anneleri hakim karşısında: Davalı değilim, adaletten davacıyım!

Cumartesi Anneleri'nin AYM kararına rağmen 950'nci hafta eylemi sebebiyle yargılandığı davanın duruşması başladı. Duruşmada konuşan Hanife Yıldız, "29 yıldır evlat acısıyla yaşıyorum. Davalı değilim, polislerden ve adaletten davacıyım" dedi.

Cumartesi Anneleri, 950'nci hafta eylemi sebebiyle hakim karşısına çıktı.

Dava, İstanbul 39’uncu Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.

Duruşmayı; Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Dünya İşkence Karşıtı Örgüt ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Dünya İşkence Karşıtı Örgüt ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Turin Barosu, Lille Barosu, Tehlikedeki Avukatlar için Uluslararası Gözlemevi, Van ve Batman baroları, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Almanya, Hollanda ve ABD başkonsolosluklarından temsilciler takip ediyor.

Mahkeme girişinde kimlik tespitinin ardından duruşma başladı.

Mahkemenin fiziki şartlarının yetersiz olması sebebiyle duruşma, İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin salonunda devam etti.

Mahkeme Başkanı'nın iddianameyi okumasının ardından ifade verme işlemlerine geçildi.

"Açıklamamız haber verilmeksizin yasaklandı"

20 Kasım 1980’de gözaltına alınarak kayıplara karışan Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, "Abim Hayrettin Eren’in akıbetini sorduğum için ben değil, abimin yaşam hakkını elinden alanlar yargılanmalı" dedi.

"Sizin çocuğunuza bunlar yaşatılsaydı siz ne yapardınız?" diye soran Eren şunları söyledi:

"Abim Hayrettin Eren’le yakın zamanlarda Nurettin Yedigöl, Süleyman Cihan ve Mustafa Asım Hayrullahoğlu Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde kaybedildiler. Süleyman Cihan ve Mustafa Asım Hayrullahoğlu’nun cansız bedenlerine daha sonra ulaşıldı. Nurettin Yedigöl ve Hayrettin Eren’in akıbetleri hala belli değil. Bu 4 kişinin kaybedildiği dönemde, terörle mücadele şube müdür yardımcısı Mehmet Ağar, emniyet 1. şube müdürü Tayyar Sever, Fikret Işınkaralar ve o tarihlerde görev yapan diğerleri, onların kaybedilmesinin sorumlularıdır"

Eren'in ifade vermesinin ardından hakim, duruşmanın daha büyük bir salona alınması için oturumu 13.30'a erteledi.

Duruşma, İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin salonunda devam etti.

1995 yılında gözaltına alındıktan sonra kayıplara karışan Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak ise ifadesinde "Hakikat ve adalet çalışmalarımızdan biri de her hafta cumartesi günü saat 12'de gözaltında kaybedilenlerin aileleri ve insan hakları savunucularıyla Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması yapmaktı. Etkinliklerimiz yaklaşık 24 yıl şiddet içermeksizin sürdü. 25 Ağustos 2018 tarihli 700'üncü açıklamamız haber verilmeksizin ani bir kararla yasaklandı. Darp edilerek 46 kişi gözaltına alındık" ifadelerini kullandı.

"Galatasaray'da hafıza merkezi oluştu"

Ocak, AYM'nin Cumartesi Anneleri hakkında verdiği hak ihlali kararını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her girişimimiz engellendi. Daha açıklama yapacağımız yere varmadan önümüz kesilerek ablukaya alındık. Formalite gereği dağılmamız için anons yapıldı, fakat dağılmamız da engellenip kelepçelenerek gözaltına alındık. Bu uygulama İçişleri Bakanının 'Cumartesi Annelerinin mağduriyetini gidereceğiz' açıklamasını yaptığı Kasım 2023 tarihine kadar 29 hafta boyunca sürdü. Hemen her hafta için hakkımızda dava açılmak istendi. Açılan davaların hemen hepsi soruşturmaya yer olmadığına karar verilerek sonlandırıldı. Ne biz orada bir suç işledik, ne de orada bulunmamız bir suç teşkil eder. Bunlar bilinmeyen ve ulaşılamayan veriler değil. Emsal oluşturması ve herkesçe dikkate alınması gereken yaşanmış olaylardır. Bu gerçeklere kamera kayıtlarıyla rahatlıkla ulaşılması mümkünken iddianameyle bizi suçlamaya dönüştürülmesini kabul etmiyorum. Davanın sonlandırılarak beraatime karar verilmesini talep ediyorum"

Ali Tosun ise ifadesinde "Hafıza merkezi oluştu Galatasaray’da" dedi. Tosun, "Bir mezarımız olsun ve failler yargılansın diye bir adalet mücadelesi başlattık. Bu koşullarda adalet isteyenler hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı. Bunlardan biri de annemdi. Failler bulunmadı ama yeni kayıpların önüne geçtik. Sonra yasaklar başladı. Hiçbir sorun çıkarmamıza rağmen etrafımız sarılarak gözaltına alındık" ifadelerini kullandı.

Tosun'un beyanının ardından Hanife Yıldız, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile ifade verdi.

"Oğlumu gözaltına kaybedenlerin yargılanmasını istiyorum" diyen Yıldız, "29 yıldır evlat acısıyla yaşıyorum. Yüce makamınıza güvenmeyeceğim de kime güveneceğim? Yıllardan beri Galatasaray Lisesi'nde oğluma ne olduğunu soruyorum. Ben hem anneyim, hem de Anayasal hakkımı kullanıyorum. Davalı değilim, polislerden ve adaletten davacıyım" diye konuştu.

"Biz mi yargılanmalıyız yoksa işkenceciler mi?"

1995 yılında gözaltında kaybolan Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç ise 29 yıldır adalet aradığını belirterek "Dosyamız Beykoz Adliyesi'nin tozlu raflarında kaldı. Biz de adalet Galatasaray Lisesi önünde arıyoruz. Katillere ilişkin bir şey yapılmadı, biz yüzlerce defa gözaltına alındık. Sizlere soruyorum: Burada yargılanması gereken bizler miyiz, yoksa yakınlarımızı kaybedenler mi? Biz mi yargılanmalıyız mı yoksa bizi işkenceyle gözaltına alanlar, o meydanı bize yasaklayanlar mı? Bizler bu ülkenin yüz akıyız, insanların feryadınız, sesiyiz, soluğuyuz. Biz o meydana çıkmasaydık gözaltında kayıplar devam ederdi. Yargılanması gereken Cumartesi insanları değil, onları mağdur edenlerdir" şeklinde konuştu.

"Anayasal hakkımı kullandım"

Maside Ocak da AYM'nin "hak ihlali" kararına dikkat çekerek "Buna rağmen 29 hafta boyunca gözaltına alındık. 28 hafta boyunca gözaltına alınmamızla ilgili takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararı veren savcı daha sonra bu davanın iddianamesini hazırladı. Biz şimdiye kadar verilen yasak kararlarının hiçbirini göremedik. Beş dakika içinde kelepçelenerek gözaltına alındık. Anayasal hakkımı kullandım, bunun suç olmadığına olan inancımla hakkımda beraat kararı verilmesini istiyorum"

"Ömrümün 43 yılı davacı olarak geçti"

73 yaşındaki Mikail Kırbayır ise "Ömrümün 43 yılı kardeşimin gözaltına alınmasıyla ilgili davacı olarak geçti" diyerek ifadesine başladı.

Kırbayır şunları söyledi:

"Vergisini veren, oyunu kullanan baba İsmail'in 26 yaşındaki oğlunun tabutunun altına girme hakkı elinden alındı. Ana Berfo Kırbayır’ın oğlunun mezarına gidip gözyaşı dökme hakkı elinden alındı. Bütün bu olup bitenleri TBMM’ye taşıdık. İncelemeler sonucunda kardeşim Cemil Kırbayır’ın işkenceyle katledildiği kanaatine varıldı. Hiçbir iddianame hazırlanmadan davayı zaman aşımına uğrattılar. Galatasaray’da derdimizi anlatacaktık, daha meydana varmadan gözaltına alındık. Hiçbir suçumuz olmadan sadece anayasal hakkımızı kullandığımız için ters kelepçeyle gözaltına alındık. Hukuksuz emirleri yerine getirenlerden davacıyım"