BIST 100 11.007 DOLAR 42,51 EURO 49,54 ALTIN 5.765,39
14° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Ekrem İmamoğlu: 'Her an kurultay olabilir’ dedikodularının kaynağı parti dışı çevrelerdir. Dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir”

Ekrem İmamoğlu: 'Her an kurultay olabilir’ dedikodularının kaynağı parti dışı çevrelerdir. Dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanlığı Danışma Kurulu toplantısında; “‘Her an kurultay olabilir’ dedikodularına muhatap edilen partimize dair bir süreç yönetilmekte. Bu dedikoduların kaynağının parti dışı çevreler olduğu apaçık ortadadır ama dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir” dedi.

CHP İstanbul İl Başkanlığı Danışma Kurulu toplantısı, Beylikdüzü Belediyesi Atatürk Kültür Sanat Merkezi’nde bugün yapıldı. Çok sayıda partilinin katıldığı programın açılış konuşmalarını CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yaptı.

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyum atanmasına tepki gösteren İmamoğlu, “Bugün Ahmet Özer Başkanımızın yerine atanan kayyım ve otoriter aklın, meşrulaştırma konusunda bir dil kullanımıyla Türkiye’mize sanki bir mesaj verircesine demokrasiden uzaklaşan ve demokrasiden uzak tutulan bir süreci yaşatırken bir de bunun şımarık dilini kullanma hakkını kendinde gören insanlara, bu millet hem seçimlerde hem anayasal zeminde hem de hukuk zemininde gerçekten en yüksek seviyede dersi verecektir” diye konuştu.

“Geleceğimizin ışığı olacak bir sürecin içindeyiz”

İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben şahsen kendimi şöyle ifade ediyorum. Siyasette gün geçtikçe, zaman geçtikçe gerçekten insan kendini önce adaletin ve demokrasinin savaşçısı olarak görüyor. Ben öyle görüyorum kendimi. Adalet ve demokrasi için bu memlekette verilecek en üst seviyede mücadeleyi verme konusunda kararlı bir Ekrem İmamoğlu olduğumu buradan, kendi evimden, Beylikdüzü’nden bütün İstanbul’a ve Türkiye’ye haykırmak istiyorum. Bu bağlamda Ahmet Özer ve diğer bütün haksız ve hukuksuz olan iş ve işlemlerde, sonsuz takip içerisinde olacağımı tekrar beyan etmek ve söz vermek isterim. İkinci yüzyıl değişim kurultayı kapsamında başlattığımız program yenileme çalışmaları, parti içi gündemimizin en önemli maddesidir. Geleceğimizin ışığı olacak bir sürecin içindeyiz. Biz, bir program partisiyiz aslında. Partimizin ilk kurultayı olan Sivas Kongresi’nden bu yana böyleyiz. O tarihte Sivas Kongresi’nde alınan kararların maddelerine bakın; inanılmaz ötede, inanılmaz ilerici tarifleri görürsünüz. Biz, birleşip bütünleşerek paylaştığımız ilke ve değerlerle büyüyen bir partiyiz, büyüyen bir ekibiz. Cumhuriyetin ve halkın partisi olma bilinciyle, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi olma sorumluluğuyla hareket ederken yol haritamızı gerçekten ortak akla dayanan parti programımız belirler.

“Türkiye’yi değiştirecek yegane gücün CHP olduğunu milletimize yaşatacağız”

Siyaset, ilke ve değerleri hayata geçirme işidir ve biliyoruz ki, hayat aslında durmaksızın değişir. O değişimi takip etmekle mesulsünüz. İçinde bulunduğumuz bu dönemde, hayatın çok da hızlı ve açıkçası tarihte olmadığı kadar köklü bir biçimde değiştiğine şahitlik ediyoruz. Bu değişimin yarattığı yeni sorunların üstesinden gelecek, bu değişimi yönetmemizi sağlayacak yeni kavrayışlara da ihtiyacımız var. Bakış açımızı sorgulamaya ihtiyacımız var. Önceliklerimizi gözden geçirmeye, değişen hayatın ve toplumun öncelikleriyle uyumlu hâle gelmeye ihtiyacımız var. İnanıyorum ki, yeni parti programımızla birlikte bu yolda önemli adımlar atacağız. Yeni programla birlikte, tek adamın aklına karşı, milletin ortak aklını; bir avuç insanın çıkarlarına karşı 86 milyon insanımızın ortak çıkarlarını hâkim kılma vizyonumuzu milletimizle paylaşıyor olacağız. Milletin ortak aklının ve çıkarlarının iktidar olduğu bir Türkiye’de hayatın nasıl kolaylaşıp güzelleşeceğini, birliğimizin ve kardeşliğimizin nasıl daha da pekişeceğini hep birlikte göreceğiz. Bunu milletimize hep birlikte göstereceğiz. Türkiye’yi birleştirecek, değiştirecek yegane gücün CHP olduğunu ve buna gücünün yettiğini, birlikte milletimize yaşatacağız.

“İktidar olma sorumluluğunu taşıyan insanlarız”

Bunu başarabilmenin yolu, örgütlerimizin, üyelerimizin işte tam da böylesi süreçlere en aktif bir biçimde katılmalarından geçiyor. Örgüt olarak ilgimizi, dikkatimizi, vatandaşa odaklamalıyız. Sokağın sesini, vatandaşın hissiyatını yansıtmayan hiçbir programın etkili olma şansı asla yoktur. Her birimiz sokağın sesini, milletin nabzının programımıza en doğru bir biçimde yansıtılmasına aracılık etmeliyiz. Oradan aldığımız bilgileri, onların çözümlerini oluşturarak programımıza hep beraber yansıtmalıyız. O zaman milletin partisi, o zaman CHP oluruz. Aksi takdirde gerçekten milletin sorunlarına çözüm bulmayan bir parti konumuna dönüşürüz. Türkiye, sorunlar dahil olmak üzere zorlu bir dönemden geçiyor. Dönemin en ağır yükünü taşıma sorumluluğu da kesinlikle ve kesinlikle her dönem olduğu gibi CHP’ye düşüyor. Bir yandan ifade ettiğim davalar, soruşturmalar, kayyumlar… Her türlü baskıyla mücadele ediyoruz. Bir yandan da halkın tek ve gerçek iktidar olma sorumluluğunu taşıyan insanlarız.

“CHP iktidarını engellemek için ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar”

Türkiye’nin birinci partisi olmamızın, yerel yönetimlerdeki ezici üstünlüğümüzün ve başarılarımızın kıskançlığıyla, koltukların onlara ait olduğunu düşündükleri hisleriyle bedelini bize ödetmeye çalışıyorlar. CHP iktidarını engellemek için ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar. Böyle bir dönemde açıkçası ne yapmalıyız? Biz birbirimizden güç almalıyız. Birbirimize güç vermeliyiz. Dayanışmamızı daha da yüksek seviyelere çıkartmalıyız ve artırmalıyız. Partimiz aleyhine az önce il başkanımızın da ifade ettiği gibi sosyal medya üzerinden yürütülen fitne kampanyalarına karşı dikkatli ve uyanık olmalıyız. Partimiz bu anlamda yaralandığında partimize bu tür saldırılar olduğunda her birimiz koruyucu kimliğini öne çıkartmalı. Muhafızlığını yapmalı. Uyarılarını en sert bir biçimde partili arkadaşına gerekli yerde söylemekten asla çekinmemeli. ‘Her an kurultay olabilir’ dedikodularına muhatap edilen partimize dair bir süreç yönetilmekte. Bu dedikoduların kaynağının parti dışı çevreler olduğu apaçık ortadadır ama dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir.

“‘Kurultaylar partisi’ olarak anıldığımız günleri artık geride bıraktık”

CHP, elbette demokratik bir partidir ve şartları oluşursa elbette her an bir kurultay, genel kurullar söz konusu olabilir. Bunun tartışılacak hiçbir yönü yoktur. Demokratik bir haktır ve özgürce kullanılır ancak kurultay çağrısı yapmak ve çıkıp açıkça imza toplamaya başlamak, başka bir şeydir. ‘Her an kurultay olabilir’ dedikodusu üretip, yaymak ve sanki böyle bir gündemi varmış gibi partinin ortaya çıkmak, başka bir şeydir. Daha 8 ay önce yapılan seçimlerden Türkiye’nin birinci partisi olarak çıkmış, daha 3 ay önce seçimli de olabilecek türde bir tüzük kurultayını olgunlukla bitirmiş ve tamamlamış, bütün muteber anketlerde birinciliğini koruduğu, geleneksel oy yüzdesini de kalıcı biçimde yukarılara taşıdığı görülen bir partiyi sanki olağanüstü kurultay ihtiyacı varmış gibi göstermek, gösterilmesine vesile olmak asla kabul edilemez. Ülkenin bugünkü şartlarında böyle davrananlar, kesinlikle halkın gönlünde, vicdanında kendilerini asla yer bulamazlar. ‘Kurultaylar partisi’ olarak anıldığımız günleri artık geride bıraktık. Bundan sonra ‘kurultay dedikoduları partisi’ de olmayacağız, olmaması gerektiği yerde son derece mücadele vereceğiz.”

Sadece halkın gündemine ve iktidar olma hedefine odaklanacaklarını belirten İmamoğlu, şöyle konuştu:

“Partimizin ortak aklını, iktidar olma vizyonumuzu ve kararlılığımızı yansıtan bir programla, ülkenin sorunlarını çözecek bir reçeteyle milletimizle buluşacağız. Yüzümüzü vatandaşa döndüğümüz, icraatçı ve halkçı karakterimizi sergilediğimiz, her gün yarın seçim varmış gibi çalıştığımız ölçüde partimizi büyütürüz. Partimizin, parti yöneticilerinin en tepesinden, Genel Başkanımızdan ilçe yöneticisine, gençlik kollarından kadın kollarına, büyükşehir belediye başkanından ilçe belediye başkanına herkesin hatası olabilir, herkesin eksiği olabilir. Kurduğunuz masalar, oturduğunuz ortamlarda partinin gündemini, partinin konularını yüzde 80-90 gündeminizden azaltıp milletin konularına, milletin sıkıntılarına veya problemlerine ya da partinin içerisinde iyi gitmediğini düşündüğümüz mevzulara destek olmaya, onları birleştirip bütünleştirmeye, küsleri barıştırmaya vakit ayırdığınızda göreceksiniz, her gün anketlerde de oylarınız artacak, milletin gönlünde de size olan sevgi ve saygı büyüyecek.

“Her gün seçim varmış gibi önümüze bakıyoruz”

O bakımdan her gün seçim varmış gibi önümüze bakıyoruz. Bundan önce de böyle oldu, bundan sonra da böyle olacak. Bugün görevimiz, halkın karşısına iktidar olmayı hak ettiğimizi, iktidara hazır olduğumuzu gösteren vizyoner bir programla çıkmaktır. Ben programı çok önemsiyorum. Çünkü bu program, hükümet programımızın altyapısı. Bunun için el ele verelim. Toplumun her kesimiyle konuşarak, onlara açılarak hiç kimsenin derdini, hassasiyetini görmezden gelmeden parti programımızı vatandaşlara güven ve umut verecek bir ruhla donatalım. Onlar, ‘Bunları biz istemiştik, CHP de programına koydu’ desinler. Vatandaşlarımız, ‘Evet ya, bizi dinlemişlerdi. Tam da bu noktaya değinen bir çözümü programına yükledi’ diye konuşsunlar. Gençler, ‘Bütün sorunlarımızı dikkate almışlar’ desinler. Anneler, çocukları için gelecek hayallerinin bizim programımızla gerçek olacağını hissetsinler. Devleti istişareyle, liyakatle, adaletle, kudretli ve kuvvetli kılacağımızı; vatandaşlarımızı savaş, afet, iklim ve gıda krizi, göçler gibi riskler karşısında zayıf ve çaresiz koymayacağımızı programımızda anlatalım ve bunu şimdiden vatandaşımıza hissettirelim.

“Türkiye’yi hep birlikte güçlendirmek zorundayız”

Ortak bir tarihi ve ortak bir vatanı paylaşmaktan kaynaklanan müştereklerimize güvenelim. Bu müşterekler üzerinde güçlü ve ortak bir gelecek inşa edelim. Vatandaşları ayrışmalardan, kutuplaşmalardan sıyıralım, çıkaralım, ortak bir gelecek etrafında buluşturalım. Çocuklarımıza, gençlerimize, ayrıştırılan bütün unsurlardan çıkarak ortak vatandaş, 86 milyon insanımızın bir parçası, bu yurdun eşit hissedarı olduklarını bildikleri bir geleceğe baktıklarını hissettirelim. Her bir vatandaşımızı eşit görelim. Herkesin farklılığına hürmet edelim. Bizi hep birlikte millet yapanın ortak geçmişimiz, ortak kaderimiz, geleceğimiz, ortak vatanımız olduğunu en yüksek sesle haykıralım. Bizi hep birlikte bir millet yapan, ortaklıklarımıza yaslanırsak bizi zayıflatan, güçsüz düşüren, kutuplaşmaları aşar, tüm dünya milletleriyle rekabet eden çok güçlü bir millet oluruz. Türkiye’yi zenginleştirmek, Türkiye’yi büyütmek, Türkiye’yi hep birlikte güçlendirmek zorundayız. Bu iddiayla yola çıkalım. Bu iddia sadece Türkiye’yi kurtarmaz. Bu iddia Kafkasya’yı, Orta Doğu’yu, Orta Asya’yı, Kuzey Afrika’yı, Balkanları kurtarır. Türkiye’nin önemini hep beraber idrak edersek oturduğunuz koltuklar, yaptığınız görevlerin sadece Türkiye Cumhuriyeti devletine ait bir koltuk olmadığını, etkinizin ne kadar büyük ve yüksek olduğunu hissedin.

“‘İmam hatipler açılsın, kapatılsın’ darlığından çıkalım”

Çağın belki de en önemli döneminde görev yaptığımızı bilerek, bu adımları atıp işte yola bu şekilde çıkalım. Bunları yapacak akla, bilime, kadrolara, toplumsal desteğe sahip olduğumuzu gösterelim. İsrafı değil, üretimi teşvik eden bir programı ortaya koyalım. Ülkenin tüm kaynaklarını zengin yandaşlar yaratmak için kullanma, aynı zamanda onlarla inşaattan bankacılığa, medyadan spora, her şeyi partizanca yönettikleri dönemi sona erdirelim. Milli bir endüstriyel stratejiye dayanan paydaş ekonomisine hep birlikte geçiş sürecini başlatalım. Fırsatlarda eşit, imkanlarda adil bir toplum olmayı teklif edelim halkımıza. Bunu anlatalım. Bunun için eğitimi, bizi içine sıkıştırmaya çalıştıkları 50 yıldır yok efendim ‘imam hatipler açılsın, kapatılsın’ darlığından, sığlığından çıkartalım. Herkesin inancına, kimliğine uygun eğitim alma hakkına hep birlikte saygı duyalım ancak bir hedef koyalım. Liseyi bitirmiş her gencimizin en azından bir yabancı dil konuşabildiği, dijital dünyaya uyum sağlayabildiği, tüm dünyadaki akranlarıyla rekabet edebildiği kapasiteyi yaratacağımızı, onlara böyle bir eğitim düzeni vereceğimizi bugünden hissettirelim ve teminat gösterelim.

“Lokomotifin başına geçmeyi kendimize hedef koyalım”

Dünyayla rekabet eden milli bir ekonomi, ancak rekabet kapasitesi yüksek bir genç nesillerle mümkündür. İşte o genç nüfus, fırsatı kaybetmeden, nüfus yaşlanmadan, bu treni kaçırmadan… Sanayi devrimini kaçıran bir millet olduk. Bu dönemi, bu yüksek endüstriyel dönemi ıskalamadan, kaçırmadan trenin en ön kompartmanına hatta lokomotifin başına geçmeyi kendimize hedef koyalım. Şehirleri yaşanabilir, sürdürülebilir kılarak, yerel yönetimleri güçlendirip demokratikleştirerek süreci yöneteceğimizi herkese gösterelim. Meclisi güçlü, yargısı ve polisi iktidarın değil, devletin, milletin yargısı ve polisi kılarak, hayatın çok daha güzel ve adil olacağının milletimize yaşatalım. İsrail’in zulmüne karşı Tel Aviv’de, Berlin’de, Londra’da sesini yükselten gençleri örnek gösterirken ülkemizde aynı cesur duruşu gösteren gençlerimizin protesto hakkına, onları tutuklayarak karşılık verenleri bu ülkenin yönetiminden hep birlikte gönderelim.

“Tam yol ileri demeliyiz”

Kayyımlarla, soruşturmalarla, mesnetsiz itibarsızlaştırma çabalarıyla rakiplerine ahlaksızca ve hukuksuzlukla saldıranlar, bunların hiçbirini yapamaz. En önemlisi; devletin karar mekanizmasını tek bir kişide toplayan, yürütmeyi, yasamayı, yargıyı kendine bağlayan; Meclis’i, sivil toplumu, akademiyi, yerel yönetimleri karar süreçlerinden tasfiye eden, medyayı baskıyla hatta sahibi olarak zorla kendi iktidarını aparatına çeviren bu yönetim sistemiyle bu söylediklerimin hiçbirisi olmaz. Hepimizin en önemli önceliklerinden biri, kesinlikle tüm muhalefetle birlikte onlara liderlik ederek Türkiye’yi demokratik parlamenter sisteme taşıma iddiası olmalıdır. Türkiye’nin, milletin gücüyle millete ait bir yönetimle kalkınabileceğini milletimize hem göstermeli hem ispat etmeli ve milletimizi ayağa kaldırmalı ve her birisine tam yol ileri demeliyiz. Bunun başka yolu yok. Elbette üniter yapımızın korunması ve güçlenmesi, karar mekanizmasının aşırı merkezileşmesiyle değil, çoğulcu demokrasiye dayalı, denge-denetlemenin güçlü olduğu, demokratik bir parlamenter sistemle mümkün olduğunu anlatmalıyız.”

Kaynak: ANKA