İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, sabah saaatlerinde evinden gözaltına alındı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası İstanbul’a gitti. Özel, İBB Saraçhane Merkez Yerleşkesi’nde yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
"Maalesef bugün hoş bir güne iyi bir güne, barış içinde, sağlık içinde uyanmayı çok isterdik ama bu ülkenin umudunu çalmak isteyenler, bu ülkenin geleceğini çalmak isteyenler yargı eliyle uzun süredir başlatmış oldukları, sürdürdükleri tacizlerini bugün en hadsiz evresine getirdiler. Günün ilk saatleri ile birlikte 16 milyon İstanbullu’ya hizmet etmek için İstanbullular tarafından 3 kez üst üste her birinde artan oylarla ve en sonuncusunda 1 milyon farkla görevlendirilmiş Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve 106 arkadaşımız, belediye çalışanları, bürokratları, akademisyenler çağrıldıklarında gidecekleri bir yere suçlularmış gibi o kötü fotoğrafları vererek, çalınan kapıların açılması beklenmeden, duvarlarının üstünden atlayarak ve karşılarındaki her şeyi yıkarak ayıplı bir muamele ile İstanbul’un iradesine saldırdılar. Yapılan iş bir darbedir. Bir darbe girişimidir. Bundan haftalar önce grup toplantısında bir darbe mekaniğinin işlediğini anlatmıştım. Bunu siyasi bir makamdan yeniden İstanbul’a güya adalet dağıtmak üzere yollanan bir apararat eliyle yapıldığını anlatmıştım.
Bugünün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, geçmiş dönemde 20’ye yakın ve tamamı siyasi davalarda mahkeme mahkeme gezdirilip istenen, kendisine dikte ettirilen kararların alınmasının sağlandığı bir adalet giyotini, seyyar giyotin olarak gezmişti. Dünyanın en mobilize hakimiydi. En çok gezdirilen hakimiydi. Sonra ödüllendirildi bir siyasi makama gitti. Erdoğan’ın diliyle ‘Eskiden bakanlar siyasi baş yardımcıları, müsteşarlar teknikti. Bu yeni sistemde bakanlar teknik yardımcısıları siyasi’ diyordu. O siyasi kişilik hakimler ve savcılar siyasete girdiklerinde milletvekili aday adayı olduklarında bile artık siyasi görüşleri belli olduğundan göreve dönemezken, ülkeyi yöneten kişinin, bir partinin genel başkanının siyasi makama getirdiği görev verdiği kişiyi ‘Sana İstanbul’da ihtiyacım var’ diye buraya geri yollamıştı. Geçmişin seyyar giyotini burada Cumhuriyet Başsavcısı oldu.
9 Ekim gününden beri adaleti katletmeye, başta partimiz olmak üzere tüm muhalefete saldırmaya, bunları haber yapanları suçlu görmeye, tweet atanı suçlu görmeye, beğeni yapanı suçlu görmeye, ifadeye çağırmaya, hapse atmaya bizleri yıldırmaya ve bıktırmaya çalışıyor. Bunu yapmasının sebebi 31 Mart seçimlerinin Tayyip Erdoğan tarafından hazmedilmemiş olmasıdır. Milletin verdiği mesajı almamıştır. Yenilmeyi kabullenememiştir. Güya yenilmezdi, bütün meşrutiyetini sandıktan alıyordu. Her sandık önceden yaptıklarını ibra ediyor temizliyor, bundan sonra yapacaklarına alan açıyordu. 31 Mart’ta partisinin kurulduğu günden beri ilk kez kaybetti, ikinci parti oldu. ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ dediği İstanbul’u, ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’ dediği İstanbul’u 3'üncü kez Ekrem İmamoğlu’na kaybetti. İmamoğlu onu 4 kez üst üste yendi, Beylikdüzü dahil ona hiç yenilmedi. Kendini yenilmez gören o artık kaybedendi. CHP 47 yıl sonra birinci partiydi ve karşısında 4’tür yenemediği birisi vardı ve İstanbul’u kazanmıştı. O yüzden her gece kendi sesiyle uyanıyor. ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder. İstanbul’u kaybeden Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi kaybedecekti. İstanbul’u kazanan Ekrem İmamoğlu da Türkiye’yi kazanacaktı. Bu ruh hali, psikoloji bu hazımsızlık geldiği her makamı borçlu olduğu milletin kararına hürmetsizliği, saygısızlığı tanımamayı öyle ya ‘demokrasi tren idi’ işine geldiği yere kadar binmişti, işine gelen istasyonda inecekti. Demokrasi treninden indi, darbecilerin safına o istasyonda katıldı. Tayyip Bey’in indiği istasyonda 15 Temmuz darbecileri vardır, Kenan Evren vardır, Tayyip Bey’in indiği istasyonda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbeye kalkmış başarmış başarmamış herkes vardır. Artık onların ruh ikizidir onların yoldaşıdır.
Bu yüzden tercihi bir kez daha milletin karşısına devleti dikmek olmuştur. Bu millet, bu halk devletini sever saygı duyar, çağrırır askere gider. İster vergi verir. Evladını şehit verir ama devlet milletin karşısına dikilirse, devletle millet yarışırsa millet kazanır. Daha önce Kenan Evren bu millete ‘bu kişiyi seç’ dediğinde parmağıyla işaret ettiğinde sandığın birinde kendi varken onun dediğini değil bir sivil adayı seçen bu milletin feraseti 15 Temmuz’da demokrasinin karşısındaki o meczuplar ordusuna karşı sandığı ve sandığın seçtiklerini koruyan bu millet nasıl 31 Mart’ta valiler, il başkanı, kaymakamlar, ilçe başkanı, Anadolu Ajansı, Cumhur İttifakı Ajansı, TRT AK Parti’nin televizyonu olmuşken karşımıza devlet dikilmişken millet kazandıysa, milletin adayı Ekrem İmamoğlu kazandıysa bu sefer de milletin karşısına devleti diken Erdoğan’a karşı bu millet yine kazanacaktır. Bu millet bütün kazanımlarını, camisinden özgürce okunan ezanın da dalgalanan ay yıldızlı bayrağın da kendisinin tüm özgürlüklerinin de elindeki diplomasının da Cumhuriyet ve onun var ettiği sandık güvencesinde olduğunu bilir.
Siz anayasayı askıya alırsanız, 35 yıl önce gazete ilanı ile çağırdığınız 3 yıl boyunca kendinden önce ve sonra olan yüzlerce arkadaşıyla birlikte başvuran birinin evraklarını inceleyip 2 ders hariç diğer dersleri baştan aldırtıp, ona diploma düzenleyip verdiyseniz o üniversite doktor da mezun ediyor. 31 yıldır ameliyata girebilirsin deyip milletin canını emanet edildiği o diplomayı veren üniversite, gelen bir talimatla hatta, iki kez gelen o aparatın iki kez taciziyle ‘hadi iptal edin, hadi iptal edin’. Diplomayı iptal ederken aslında dün akşam Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuk devletini, hukuk güvencesini iptal etti. Bu mantıkla artık kimsenin tapusunun, kimsenin elindeki hisse senedinin, devlet borç senedinin, banka cüzdanının hiçbirinin bir garantisi yoktur. Aynı mantıktır. 35 yıl sonra diploma iptal edenen etme gerekçesi nedir?
Dün 28 kişinin diploması iptal edildi. Ekrem İmamoğlu benim yoldaşım onu ayırıyorum, diğer 27’sinin günahı ne? 35 yıl önce Türkiye’nin 2025, 2026 yılında ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanı ile aynı sınıfta okumuş olmak. Suçları Ekrem İmamoğlu’nun Tayyip Bey’in bileğini bükemediği bir siyasetçinin 35 yıl önce sınıf arkadaşı olmak. Böyle suç olur mu devletlerde? ‘Sen onunla aynı okulda olduysan ben onu yenemiyorum, seçime girmesin diye diplomasını iptal edeceğim, kurunun yanında yaş da yanar. Ekrem’in yanında arkadaşları da yanar’. Bu devletin bu millete verdiği en büyük değer seçebilme özgürlüğüdür. Tayyip Erdoğan, seçebilme özgürlüğüne el atıyor. Ekrem İmamoğlu’nun aday olabilme özgürlüğü elinden alınmıyor, bu milletin istediğini cumhurbaşkanı seçebilme özgürlüğü elinden alınıyor. Dün akşamdan itibaren 16 muhalefet partisi, Cumhur İttifakı hariç Türkiye siyasetinin gerisi gösterdikleri dayanışmaya, yaptıkları sosyal medya paylaşımlarına, açtıkları telefonlara, buraya kadar ziyaretlerine yürekten teşekkür ediyorum. Herkes sinmiş, susmuşken, İstiklal Marşı’ndaki korkma ile ayağa kalkıp korkmayıp İstanbul Üniversitesi’nden başlayıp buraya kadar gelen ne barikat ne bir şey dinleyen gençlere teşekkür ediyorum."
Özel, konuşmasında şunları kaydetti:
“Milletin emanetine, sonun kadar sahip çıkan bir belediye başkanına, bir belediye meclisine ve İstanbul’un iradesine katkı sağlamak, onlarla birlikte mücadele etmek için ben Saraçhane’deyim, biz Saraçhane’deyiz. ‘Nerede olalım’ diye soranlara, 'Buyurun Saraçhane’ye diyoruz. Sürecin tamamının nasıl hızlandığını, nasıl aceleye geldiğini hepiniz biliyorsunuz. Çarşamba günü İşletme fakültesinin diploma iptal etmeyeceği anlaşılınca birileri karalar bağlarken birileri, bir gün öncesine yetkisiz bir yönetim kurulunu çağırıp diplomayı iptal ettirdi.
Bir yandan da aylardır duyduğumuz, iftira ve kumpas davalarından ‘o mu, bu mu’ değil; hepsini birden devreye soktular. Bir tane amaç var, bu millet bir demokrasi devrimine, sandıklarına o kadar büyük bir önem verdi. Kısa şubatta, 1 milyon 500 bin olan üye 1 milyon 750 bine çıkınca bu engel tanımaz gençler, baba ocağına koşturunca, hangi siyasi görüşten olursa olsun herkes, bu mücadeleyi bir demokrasi teminatı olarak görünce ve Ekrem Başkan da çıkıp bütün Türkiye’yi ayağa kaldırınca hesabı şöyle yaptılar; ‘Hangi gün gün bunların seçimi? Pazar. Kaç gün kaldı seçime? Dört. Dört gün geriye gelip bu pisliği bugün başlattılar. Güya bizi durduracaklar. Bugün İzmir’i durdurabildiniz mi? Ankara’yı, Adana’yı, Trabzon’u durdurabildiniz mi? Siz ne bizi, ne Ekrem Başkan’ın mücadelesini durduramayacaksınız.”
Ekrem İmamoğlu’nun yazdığı yazıyı avukatlarının paylaştığını belirten Özel, “Bana elleriyle yazdığı metin, ömrüm boyunca saklayacağım onur nişanımdır. Avukatlar şunu söylüyor; nezarethanenin başı en dik, en inanan, en güvenen, en yüksek morallisi. Kendisini orada tutanlar ve onunla birlikte olanlar için de yine İstanbul’un ve hepimizin gelecek ümitlerinin muhafızı Ekrem İmamoğlu’dur” diye konuştu.
Özel, şöyle devam etti:
“Sağlığı, morali, kararlılığı, umudu ve ümidi yerindedir. 23 Mart günkü sandıkları, 1 milyon 750 bin üyemize emanet etmektedir. Kendisiyle 10 gün önce konuştuğumuzda her yerden bu kirli duyumlar gelirken, ‘Sayın Genel Başkanım, ben o gün nerede olursam olayım o sandıklar kurulacak, değil mi?’ dediğinde; dedim ki ‘Eğer toprak altında değilsem o sandığın başında olacağım.’ Son olarak, dört gün boyunca örgütümüzle, bütün Türkiye’de, İstanbul’da olmamız gereken yerde, olmamız gereken duruşta, en yüksek kararlılıkla, en büyük dirençte olacağız.
Çağrılara uymaya, çağrıldığınız yere koşmaya, Ekrem Başkan’a, demokrasiye sahip çıkmaya hepinizi davet ediyorum. Artık pazar günü, 81 ilde, 973 ilçede ve ilçelerin mahallelerinde kurulacak sandıklar tek değildir. Oraya bir sandık koyacağız, 1 milyon 750 bin üyemizle de adayımızı belirleyeceğiz. Ancak yanında bir sandık daha olacak. O sandığın adı ‘dayanışma sandığı'dır. O sandığa oy vermeye, tüm siyasi partiler, her görüşten ama demokrasiden yana olan herkes davetlidir. Bir sandıkta bir parti, bugüne kadar en demokratik yolla adayını belirleyecek ve arkasına geçecektir. Diğer sandıkta ise Cumhuriyet’e, demokrasiye, sandığa inanan; o sandığın, kendisinin, evladının, torununun geleceğinin garantisi olduğuna inanan; bu ülkenin Afganistan olmamasına, Suriye olmamasına yönelik teminatının da yıllarca çalışıp didinip aldığı evin tapusunun teminatının da bankadaki parasının teminatının da demokrasi olduğunu, böyle yamyamların bir gece sırf kendisine rakip olanın diplomasına çöktükleri gibi malına, mülküne, canına kast edilmesin diye demokrasiye ihtiyaç duyan herkesi 23 Mart’ın dayanışma sandığına bekliyoruz. Artık 23 Mart Pazar günü, CHP’nin aday belirlemesini kapsayan ama aşan bir demokrasi direnişinin günüdür. Tüm Türkiye’yi dayanışma sandıklarında olmaya davet ediyorum.
Yol, önemlidir. Yolcunun başına neyin geldiği değil, o yolun varlığı önemlidir. Biz, hepimiz o yolun yolcusuyuz. Bizi, bu yola, bu ülkenin kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk çıkardı. Bu yolda dönenler olur, bu yolda ölenler olur. Ama bu yolun yolcuları tükenmez. Son CHP’li hapse tıkılana, Son CHP’li vurulana kadar bu yolun yolcusuyuz. Önderimizin gösterdiği yolda yürümeye devam ediyoruz.”
“Özgürlüğümüz kısıtlandığında sağlığımız devlete emanettir; buna bile sahip çıkamayacak bir kötü niyetle karşı karşıyayız”
Özgür Özel, konuşmasından sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltı sürecinde sağlık kontrolünden geçirilmeden emniyete götürülmesine ilişkin bilgisinin olup olmadığı sorulan Özel, şu cevabı verdi:
“Sizin bildiğinizden daha fazlasına hakim değilim. Ancak sağlık kontrolünden geçirilmeden, doktora götürülmeden ve doktorun davet edilerek şekil şartının tamamlandığı, oysaki tam kapasitesi olan bir sağlık ünitesinde, Devlet Hastanesi’nde kontrolden geçirilmesi gerekiyordu. Bir yerdeyiz. Kimsenin güvencesinin kalmadığı bu ortamda, artık gözaltına alınanların, yani hakim karar verene kadar masumiyetinden hepimizin emin olduğu insanların, devlete emanet sağlıkları bile güvence altında değildir. Hepimizin sağlığı kendimize, ailemize emanetken; özgürlüğümüz kısıtlandığı anda devlete emanettir. O emanete bile sahip çıkamayacak bir aciziyetle, kötü niyetle karşı karşıyayız.”
İmamoğlu ile dün gece helalleşip helalleşmedikleri sorulan Özel, “Ekrem Başkanımızla her ayrılışımızda ve son zamanlarda her günün son telefon konuşmalarında, helalleşip ailelerimizi, partimizi, davamızı birbirine emanet ediyorduk. Dün akşam da böyle bir veda yaşadık. Ümit ediyorum, en kısa sürede de kavuşacağız. Ekrem İmamoğlu da İstanbul’a ve Türkiye’ye hizmet etmeye devam edecek” dedi.
Özel, ne kadar süre İstanbul’da kalacağı sorusuna, “Ekrem Başkan, Vatan Emniyet’te olduğu sürece ben burada olacağım. Ekrem Başkan, Çağlayan Adliyesi’ne geçtiğinde elbette, yanında olacağım” yanıtını verdi.
Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etme ve sine-i millete dönme konularına ilişkin soruyu da şöyle yanıtladı:
“Sine-i millet meselesini daha önce de ifade ettik. Karşımızdaki yapı olgun, sindirmiş, ahlaki bir yapı olmadığı için siz bugün sine-i millete gittiğinizde, yani milletvekilleriniz istifa ettirdiğinizde herhalde çekildiğiniz Meclis için yapılan yeni seçime de girmeyeceksiniz, sizin yerinize o koltukların yarısı, ki muhalafet koltuklarını da alınca tamamını doldururlar, alanlar, Anayasa’yı referandumsuz değiştirme çoğunluğunu elde ederler. Bunlar, bu imkan verilir mi? Yoksa sine-i millete dönmek bir erken seçimi getiriyorsa biz altı ay önceden dönerdik.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykotu meselesi de, biz önümüzde eğer parlamento çoğunluğunu alacak bir güçlü muhalefeti tuttuysak zaten Cumhurbaşkanı’nı da değiştireceğiz. Biz, ilk önce milletten aldığımız emanete sahip çıkmayı başarmalıyız. Geleceğe yönelik stratejileri öneren parti içinden ve dışından çok kıymetli dostlarımızla tartışırız.”
Diğer belediye başkanlarına yönelik bir girişim olabilir mi sorusuna Özel, “Her kötülüğü yapabilirler. Her şeye hazırız. Elinden geleni ardına koymasın, koymuyor zaten. Ama millet bunları bir yere kaydediyor ve bunların hesabını, eline geçirdiği ilk fırsatta soracak” dedi.