BIST 100 10.209 DOLAR 32,39 EURO 34,77 ALTIN 2.397,38
13° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Hatay'da kamu kurumunda doğum yapılamıyor

Hatay'da kamu kurumunda doğum yapılamıyor

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerin üzerinden 5 ay geçmesine karşın bölgede barınma, gıda ve sağlığa ulaşımda sorunlar sürüyor. Hatay'da hemşirelik yapan Leyla Kalın, “Yıkımın yoğun olduğu Antakya, Defne, Samandağ ve Arsuz'da hala bir kamu kurumunda doğum yapılamıyor. Üç özel hastane var, fahiş fiyatla yapılabiliyor" dedi.

Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden 5 ay geçmesine karşın bölgede barınma, gıda, sağlık sorunları devam ediyor.

Afet bölgesinde yaşamını sürdüren kadınların sağlık hizmetine erişim noktasında yaşadığı problemleri Hatay’da hemşire olarak görev yapan TTB Deprem Koordinasyon Merkezi üyesi Leyla Kalın anlattı.

Hemşire Leyla Kalın şunları söyledi:

"Sürecin başından beri biraz yol katedilmiş olsa da kentin koşulları kadın sağlığı için uygun olmamakla beraber hala tam olarak oturabilmiş değil. Bunun en temelinde kendimizi güvende hissetmiyor olmamız... Tuvaletlerin, ışıklandırmanın yetersiz olması, hijyenimizi sürdürmek üzere temin etmemiz gereken su, sabun, deterjan, yıkanma gibi materyalleri bulamıyor olmak hala bunların eksikliklerinin devam ediyor olması, kadın sağlığı bakımından uygun değil.

AFAD tarafından koordine edilen çadırkentlere evet dizayn söz konusu ama mahalle aralarında kalan, yaşam alanını terk etmek istemeyen, çadır öbeklerinin içerisinde hala yer yer suya erişimin olmadığı, depolarla suyun sağlandığı, hijyenik ürünlere erişmedeki güçlüklerin devam ediyor olmasından kaynaklı koşullar uygun değil. Ruhsal olarak da iyi değiliz. Buradaki bakım yükünün kadınlara kalıyor olması, genel itibarıyla kendilerini güvende hissetmiyor olmaları, yaslarını, travmalarını bu yükten kaynaklı yaşamamış ya da ötelemiş olmalarından kaynaklı kadınların psiko-sosyal bağlamda da bu süreci henüz tamamlamamış olduklarıyla karşı karşıyayız. Bu 5 aylık süreç, bir şeyleri tam anlamıyla sağlıklı bir koşula indirebileceğimiz şekilde ilerlemedi.

Yıkımın yoğun olduğu Antakya, Defne, Samandağ ve Arsuz'da hala bir kamu kurumunda doğum yapılamıyor. Üç özel hastane var fahiş fiyatla yapılabiliyor. Kentteki insanlar zaten yoksun ve yoksullaştılar buradaki hastanelerde doğum yapabilmeleri mümkün değil. Geri kalan kısım ya Dörtyol'a gitmesi gerekiyor ya da Kırıkhan'a gitmesi gerekiyor ya da Mersin ve Adana gibi kentlere gitmesi gerekiyor. Kadınların doğum yapabilecekleri bir alan yok, kendilerini iyi hissetmiyorlar bu nedenle kaygılılar, süreç ne zaman olacak bilmiyorlar. Anksiyete, kaygıya rağmen burada yaşıyorlar. Planladıkları gibi ilerlemiyor hiçbir şey.

Emzirme sürecinde bebeğin anneyi reddetmesi, annenin bebeği reddetmesi gibi durumlarla karşılaşıyoruz. Kendimizi en temelde güvende hissetmiyoruz. Yaşam alanlarımız daha kapalı alanlarken, daha açık alanları kullanıyoruz. Kapısı brandadan olan bir çadırda kendinizi ne kadar güvende hissedebilecekseniz o kadar güvende hissediyoruz. Bir konteynerin içinde ne kadar güvende hissedecekse birden fazla kişiyle yaşam alanını paylaşıyor olması ki bu süreçte birleşmiş aileler söz konusu... Tanımadığı insanlarla aynı çadırkentin, konteynerkentin paylaşıldığı süreçte kendimizi güvende hissedemiyor olmamız, travmamızı yaşayamıyor olmamız, yasımızı yaşayamıyor olmamız bunu açığa çıkartıyor." (ANKA)