BIST 100 10.841 DOLAR 36,64 EURO 39,89 ALTIN 3.521,41
21° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Toplumsal dışlanma, uyuşturucu bağımlılarının maddeden uzaklaşmasını engelliyor

Toplumsal dışlanma, uyuşturucu bağımlılarının maddeden uzaklaşmasını engelliyor

Madde kullanımıyla sosyal çevreleri daralan uyuşturucu bağımlıları, toplumsal dışlanma neticesinde zararlı maddeyle başbaşa bir hayat yaşamak zorunda kalıyor.

Pusula Ayık Yaşam Derneği Silivri Şubesi'nde görevli psikolog Yunus Berat Tahan, İstanbul'da ilaçsız ve ücretsiz bağımlılık tedavisi yapan merkezde, AA muhabirine, uyuşturucu bağımlılarının tedavi ve ayık kalma sürecinde sosyal ve psikolojik faktörlerin rolünü değerlendirdi.

Tahan, 1980'li yıllara kadar kişilik bozukluğu olarak değerlendirilen bağımlılığın gelişen beyin tarama sistemleriyle beraber bir hastalık kategorisi altında incelenmeye başladığını belirterek, "Madde kullanımı, beyindeki çekirdek bölge yani haz bölgesini ve halk arasında ahlak lobu olarak da bilinen ön lobu etkiliyor. Bu da kişiyi hem daha fazla dopamin almaya itiyor hem de sosyal ilişkilerinin bozulmasına yol açıyor." dedi.

İnsanların ilk aşamada bir sosyallik arayışıyla uyuşturucu kullanımına gittiğini ancak daha sonra sosyal çevrelerinin sadece madde bağımlılarıyla sınırlandığını belirten Tahan, bu kullanımın bağımlı kişilerin sosyal-psikolojik problemleriyle başa çıkma stratejisi haline geldiğini ancak bunun yanlış ve zararlı bir başa çıkma yöntemi olduğunu söyledi.

Tahan, bağımlılıktan kurtulma sürecinde aile ve toplum desteğinin hayati önem taşıdığına ve bireyin sosyal çevresinin tutumunun ayık kalma sürecini doğrudan etkilediğine dikkati çekerek, "Eğer herkes sırtını dönerse, kişiye kalan tek şey önündeki uyuşturucu olur ama toplum ve aile desteğini hisseden birey, 'Beni bekleyenler var.' diyerek bu maddeden uzaklaşma şansı bulabilir. Bu da onun ayık kalmaya devam etmesini sağlar." diye konuştu.

"Bağımlılıktan kurtulmak ömür boyu süren bir mücadele"

Bağımlılık sürecinin kişinin hayatının her alanını etkilediğini ve bağımlılıktan kurtulma sürecinde aile içi iletişimin belirleyici faktör olduğundan bahseden Tahan, ailelerin bağımlılığı hastalık olarak görmesi ve buna uygun yaklaşım sergilemesi gerektiğini ifade etti.

Tahan, bağımlılığın tıpkı şeker hastalığı gibi ömür boyu süren bir hastalık olduğunu vurgulayarak, ailelere şu tavsiyelerde bulundu:

"Bir şeker hastasına nasıl özel diyet uygulanıyorsa, bağımlı bireyler için de benzer hassasiyet gösterilmeli. Aileler, bağımlılıkla ilgili bilinçlenmeli ve bu süreçte nasıl destek olabileceklerini öğrenmeli. Bağımlılıktan kurtulmak yalnızca uyuşturucu maddeyi bırakmakla sınırlı değil çünkü kişinin ayık kalmayı sürdürebilmesi için sürekli mücadele vermesi gerekiyor. Bağımlı birey için en zor kısım, bıraktıktan sonraki süreçtir. Bu süreçte hem bireyin hem de çevresindekilerin sürekli olarak destekleyici tutum sergilemesi gerekiyor."

Tahan, birçok bağımlının tedaviye ancak sosyal hayatta "dip" yaptıktan sonra geldiğini, yani hayatında büyük kayıplar yaşadıktan sonra yardım aramaya başladığını belirterek, yeterince kayıp yaşamayan kişilerin tedaviyi gereksiz görme eğiliminde olması nedeniyle ailenin ve toplumun bireyin bu konuda motivasyonunu artırması gerektiğini anlattı.

"Önleyici tedbirler şart"

Toplumda uyuşturucu bağımlılarına karşı dışlayıcı bir tavır ortaya konduğunu, bunun kişilerin iyileşme sürecini zorlaştırdığını anlatan Tahan, bağımlı insanları yalnızlığa hapsetmenin onları daha fazla suça ve bağımlılığa ittiğine dikkati çekti.

Tahan, uyuşturucu kullanım yaşının 14-16 yaşlara kadar düştüğünü, gençler arasında özellikle esrar kullanımının yaygınlaştığını belirterek, toplumda "görece masum bir madde" olarak görülse de esrarın bağımlılık yapma potansiyeli yüksek ve şizofreni riskini artıran bir madde olduğunu anlattı.

Türkiye'de bağımlılıkla mücadelede tedavi süreçlerinin önemli olduğunu ancak asıl önleyici tedbirlere odaklanılması gerektiğine değinen Tahan, "Bağımlılıkla mücadelenin en etkili yolu, hastalık oluşmadan önce önleyici çalışmalar yapmak. Gençlere yönelik farkındalık çalışmaları ve eğitim programları, bağımlılığın önüne geçilmesinde kritik rol oynar." dedi.

Tahan, bir hastalık olan bağımlılığın tedavisinin yalnızca tıbbi müdahalelerle olmadığını, aynı zamanda bireyin sosyal hayatına yeniden kazandırılması için toplumsal seferberliğin şart olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

"Sigara ve alkolle mücadelede olduğu gibi uyuşturucu bağımlılığı konusunda da devlet destekli programlar ve politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Bu mücadele sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk. Bağımlılık bir hastalık ve herkes bu hastalığa yakalanabilir. Önemli olan, bu insanlara nasıl yaklaşacağımızı bilmek ve onları yeniden topluma kazandırmak için çaba göstermektir."

Kaynak: AA