BIST 100 10.083 DOLAR 32,46 EURO 34,89 ALTIN 2.433,79
14° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Merkez sağdaki boşluk…

AK Parti’nin uzun yıllar iktidarda kalmasının bir sırrı da merkez sağdaki boşluğun çok uzun yıllar daimi olarak sürmesiydi. AK Parti için 2007 yılı merkeze yerleşmesinin miladı olarak sayılabilir. Yüzünü Avrupa Birliği’ne dönmüş politikalarıyla, Ülkü Gökalp Güney, Vahit Erdem, Yaşar Eryılmaz ve Fevzi İşbaşaran gibi ANAP kökenli milletvekilleri ile Milli Görüş gömleğini tam olarak çıkarmış, merkez sağa kurulmuştu. Tabii bu konumlandırma için önce alternatifsiz kalacağı bir alan temizliği gerekiyordu.

2007 Yılında Erkan Mumcu’nun başında olduğu ANAP ile Mehmet Ağar’ın başında bulunduğu Doğru Yol Partisi’nin başarısız birleşmesi ilk alan açan gelişme oldu diyebiliriz. Ve 2007 genel seçimleri sonucunda AK Parti, 2002’deki 34.47’lik oy oranını 46.6 gibi yüksek bir oy oranına ulaştırmıştı. Ardından gelen yıllarda Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu‘nun AK Parti’ye geçmesi, HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş‘un partiye davet edilmesi ile dikensiz gül bahçesi yaratılmıştı. Liberal kanaat önderleri, yazar ve düşünürlerin de desteğiyle artık AK Parti merkez sağı da, muhafazakar sağı da kendi içinde toplamayı başarmıştı.

CHP’nin ortak akıl çabaları…

2007 Yılı DYP ve ANAP’tan boşalan merkez sağın yeni taliplileri için önemli bir yıl demişken, siyasi yelpazede sol, sosyal demokrat veya demokratik sol olarak tanımlayabileceğimiz Cumhuriyet Halk Partisi’nin de çabalarından bahsetmek gerekir. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal 2007 yılında AK Parti’deki bu gelişmelere duyarsız kalmadı ve DPT Eski Müsteşarı İlhan Kesici gibi önemli bir ismin partiye katılmasını sağladı. Ardından gelen yıllarda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu döneminde artan bir çabayla devam eden merkez sağ seçmen için de bir alternatif olma iddiası her seferinde kısıtlı ölçüde karşılık buldu. Tabanın sol-sosyal demokrat kökleri, merkez sağa kayma ya da kapsama eğilimlerini her zaman sınırladı. Özellikle CHP’nin tarihsel mirası olan laiklik, kamuculuk ve özelleştirme ile mücadele yaklaşımları merkez sağ ile ekonomi politiğinin uzlaşmasını imkansız kılıyordu. CHP’nin bu açıdan kendi öz varlığını koruması ve bu öz varlığıyla, ilkeleriyle tek başına iktidara gelmesi ayrıca önemliydi. Dolayısıyla yerel seçimlerde sosyal politikaları ile öne çıkan başat adaylara yönelme hususunda nispeten daha fazla sağdan gelen oy akışı, genel seçimlerde ise beklendiği kadar olmadı.

İlk kırılmalar…

2007’den 8 yıl sonra 2015 Haziran seçimlerinde AK Parti ilk defa tek başına iktidarı kaybetti. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi ile istikşafi görüşmeler sürdürmüş olsa da hükümet kurulamadı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla Kasım ayında yeniden seçime gidildi. AK Parti tek başına iktidar olacak oyu yakalamakta güçlük çekiyor olsa da, hala bir alternatif merkez sağ partinin var olmayışı Kasım ayında yeniden iktidara gelmesini sağladı. Elbette o dönemde yaşanan karanlık terör saldırılarının seçmen nezdinde yeniden güvenlikçi politikalara dönüşün ve iktidarın etrafında kenetlenmenin yolunu açtığını söyleyebiliriz. Fakat şu çok netti ki AK Parti’ye oy veren ve tarihsel karşıtlıklardan ötürü CHP’ye oy vermeye çekinen sağ seçmen için hala herhangi bir alternatif yoktu.

Takvimler 2017’yi gösterdiğinde, MHP’den ayrılan kadroların Meral Akşener gibi merkez sağ kökenli bir ismin liderliğinde İYİ Parti’yi kurmasıyla yüksek bir heyecan siyaset dünyasını sardı. Acaba aranan kan bulunmuş muydu?

İktidarın çıkardığı engellemeleri Cumhuriyet Halk Partisi ile dayanışmayla aşan İYİ Parti girdiği ilk seçimde yüzde onluk bir başarı sağlamıştı. Aranan merkez alternatif bulunmuş gibi görünüyor olsa da ikbal dönemi çok uzun sürmedi. Çok kısa bir süre sonra kuruculardan Ümit Özdağ‘ın ayrılıp parti kurması, kurucu isimlerden bir çoğunun istifa etmesiyle İYİ Parti çok kan kaybetti. Bu ayrılıklar yetmezmiş gibi 2024 yerel seçimlerinde Genel Başkan Akşener Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarına karşı açtığı savaştan büyük yenilgiyle ayrıldı. Bu yenilginin ardından Akşener’in aday olmayacağını açıklamasıyla kısa bir süre sonra kongreye gidecek olan İYİ Parti’nin genel başkan adayları Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu ve Tolga Akalın ülkücü-milliyetçi kökenli isimler olarak ön plana çıkıyor. Böyle bir kan değişiminin partiyi yeniden merkez sağa döndürebileceği şimdilik tartışmalı. Yine de gelecek günleri dikkatle izlemek lazım.

Yeni bir partinin etkisi…

2024 seçimlerinde Yeniden Refah Partisi’nin aldığı oy oranına bakıldığında ise hala sağ seçmenin genel seçimlerde rahatlıkla oy verebileceği bir partinin ihtiyacı ortada duruyor. Yeniden Refah Partisi merkezdeki bu boşluğu dolduracak siyasi yapıya sahip değil. Yine de kendine açtığı siyasi alan içerİsinde oyunu bir hayli değiştirdi denilebilir.

Dünyada yükselen kamuculuk ve lojistiğin artan maliyetleri ile kendi kendine yeterliliğin artan değeri, Cumhuriyet Halk Partisi’nin politik hattının ve varlığının önemini arttırıyor. Bu bağlamda CHP gelecek ilk genel seçimde tek başına iktidar olma ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma yolunda emin adımlarla yürüyor diyebiliriz. Yine de şunu unutmamak lazım; Türkiye siyasetinin en büyük sorunu ciddi alternatifsizliktir. Yerel seçimin kendine özgü dinamiğinden ötürü çift kutupluluk ana muhalefete yani CHP’ye kazandırmış olsa da, genel seçimler için ayrıca bir hazırlığı, stratejiyi ve birlikteliği gerekli kılmaktadır.