BIST 100 9.916 DOLAR 32,44 EURO 34,74 ALTIN 2.438,67
14° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Korku İklimine Teslim Olmayız

Birbiri ardına saldırılar.

Birbiri ardına tehditler.

Birbiri ardına gözaltılar.

Birbiri ardına ceza ve yasaklamalar.

Birbiri ardına yayın durdurmalar.

Yağmur gibi geliyor, demokrasiye ve özgürlüklere saldırılar.

Adam, göstere göstere bize diyor ki, “Seçime gittiğimiz bu düzlemde tırsacak ve susacaksınız. Benim gibi düşünmeyeni, benim dediğimi yapmayanı, benim yolumdan gitmeyeni, bana biat etmeyeni, beni eleştireni rahatsız ederim...”

Bugün bir muhalif gazeteciyi ya da muhalif siyasetçiyi, kim bilir hangi minik menfaatlerle iş görecek kadar alçak çetelere dövdür. Onu da yapamazsan, mahkemelerde, savcılıklarda karakollarda süründür.

Yarın, bir muhalif öğretim üyesini, akademisyeni, sendikacıyı, öğretmeni, yine “utanılacak çıkar ilişkileri ile” satın alınmış gazeteciler aracılığı ile tehdit et.

Öbür gün, muhalif siyasi partilerin binalarına “hırsız kovalayan inşaat bekçilerinin” 150 – 200 metre öteden atılmış kurşunları, “tesadüfen” isabet etsin.

Bir sonraki gün, hoşuna gitmeyen, senin istemediğin içerikte yayın yapan ve senin istemediğin konukları alıp seni eleştiren söylemlere ekranını açan kanallara RTÜK cezaları yağdır.

Başka bir gün, son derece zekice düşünülmüş ve demokratik eleştiri özgürlüğü kullanılarak hazırlanmış bir takım sticker’ları market ürünlerine yapıştırıp ekonomi politikalarını eleştiren bir genci gözaltına aldır.

Daha, 3 ay önce işlenmiş ve azmettiricilerini adeta “Sadece ismini açıklama düzeyine kadar” herkesin bildiği bir siyasi cinayet üzerinden belli kitlelere gözdağı vermeye çalış.

Ana muhaleget partisi liderinin bir TV programında verdiği mülakatın alt yazısına korsan, “Paralimiter örgüt” reklamı verdirerek, silah göster!..

Hepsinin amacı tek:

Korku iklimi yaratmak”.

Bu tabiri, bir yerlerden hatırlıyorsunuz değil mi?

Sedat Peker diye birini hatırlıyorsunuz değil mi?

O söylemişti. Daha doğrusu o itiraf etmişti.

Bir zamanlar birlikte yol yürüdükleri bir suç çetesinin, bir mafya teşkilatının lideri, açıkça bunu yaptığını anlatmıştı, bir dönem.

“Oluk oluk kanlarını akıtacağız. Kanlarında duş alacağız. Hepsini elektrik direklerine asacağız...” diye tehdit etmişti.

Daha yıllar önce yapmıştı bu açıklamaları.

Sonra ne oldu?

Yurtdışına kaçmak ve oradan kendisi de, bir dönem “Yollarda beraber yürüdüğü, yağmurlarda beraber ıslandıkları” bu korku, tehdit ve baskı odağına karşı muhalif söylemlere başlamış, her türlü “kirli işlerini açık etmiş, sonunda o da yabancı bir ülke yönetimi ile işbirliği yapılarak susturulmuş ve enterne edilmişti.

Seçime 2 ay kala çok önemli yeni dosyalar açıkmayacağını söylediği halde, 37 gün kalmasına rağmen “çıtı çıkamıyor”

Ama, kısmen onun anlattıkları sayesinde, kısmen cesur gazetecilerin fikri takip haberleri, kısmen muhalefet partilerinin örgütlü ve azimli çabalarından oluşan yeni bir iklimin ürünlerini alıyor siyaset sahnesi. Son 3 – 4 yıl boyunca oluşan “Yetti artık” ruhu, meyvelerini verdi ve artık o “korku dağları” birer birer yıkıldı.

Baskılar. Saldırılar sürmüyor mu?

Sürüyor tabii ki. Belki de yenilerini ve belki daha da kötülerini göreceğimizden endişe ediyoruz.

Öyle ya... Depremde evleri başlarına yıkılmış ve su dolu çadırlarda hayata tutunmaya çalışan insanların bile üzerine “Zehirlenmek istemiyoruz” diye gösteri yaptıkları için polis ve jandarma copunu indiren, onlara gaz sıkan ve yerlerde sürükleyen bir zihniyet neler yapmaz ki?

Ancak artık bu toplumu sindirmek isteyenlerin silahları, bu isteklerini yerine getirecek “etkili atış menzilinden” çok uzakta. Artık bu toplumu susturmaya niyetli olanların barutları çoktan ıslandı bile.

14 Mayıs’a gidilen yolda, cesaret denen bulaşıcı (güzel) virüs, büyük bir hızla yayılmakta. Kimsenin sinecek, tırsacak ve korkacak hali yok artık.

Market raflarına “Bu pahalılık SİZİN SAYENİZDE” yazılı etiketleri yapıştıran gencin bu etiketleri, saatler değil dakikalar içinde bütün Türkiye’ye yayıldı. Market raflarından sosyal medya hesaplarına, elden ele, kulaktan kulağa, ekrandan ekrana taşındı. Bir çığ gibi büyüdü kampanya.

Pek çok muhalif siyasi partinin paralı TV reklamlarından gazete ilanlarından, meydan mitinglerinden bile daha etkili oldu bu slogan.

“SİZİN SAYENİZDE” ya da “SİZİN YÜZÜNÜZDEN” sloganı, son yılların en etkili sloganlarından biri olarak seçim düzleminde bir çığ gibi büyüye büyüye yuvarlanıyor ezenlerin, sömürenlerin üzerine. Kampanyayı başlatan genç, yaygın protestolar sonucu serbest bırakılmak zorunda kaldı.

Kaçış yok.

Korku dağları bir bir yıkıldı, yıkılıyor.

Baharın gelişini müjdeleyen kuşların sesi daha gür çıkmaya başladı artık. Daha cesur kanat çırpmaya başladılar.

Dallardaki tomurcuklar, daha bir sabırsızlanıyor.

Pıtır pıtır patlayacakları günü bekliyorlar.

Sandıktan ışıl ışıl parlayacakları günü bekliyorlar.

Yağma yok.

Zalimin zulmü sona ermek üzere.

Sömürgen tufeyli tayfasının, kleptokrasinin çirkin çetelerinin günü geçti artık.

Beşli, altılı, yedili her ne kadarsa sayıları, çetelerin egemenliği, son gün batımını yaşıyor.

Bizi korkutabileceğiniz eşiği çoktan geçtik.

Geçmiş olsun.