BIST 100 10.644 DOLAR 32,20 EURO 35,01 ALTIN 2.500,70
16° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Gülerekten

Şu sıralar hep dilimde… Onur Akın imzalı seçim şarkısı Güldür Yüzümüzü CHP (Bıktık Vallahi) seçim şarkısını çok severim. Parantez içindeki “bıktık vallahi” kısmını ben eklemedim, şarkının diğer adı aynı zamanda “Bıktık Vallahi”. Nakaratında “güldür yüzümüzü, güldür yüzümüzü, güldür CHP” diyen, aynı zamanda Ak Parti iktidarından bıkmış ve yorulmuş CHP seçmeninin bütün duygularını ortaya koyan, samimi, içten, coşkulu ezgilere sahip bir şarkıydı. Şu sıralar dilimde en çok bu şarkı var diyebilirim; artık güldür yüzümüzü CHP. Elbette seçmenin yüzünü güldürmenin en başlıca yolu seçim kazanmaktır. Ama bu kadar kutuplaşmış bir siyasal iklimde seçim kazanmak kadar, kazanabileceği garanti olan yerlerde de şehre katkı sunacak, liyakatli, halk tarafından büyük sevgiyle karşılanacak adayları koymak da seçmenin yüzünü bir hayli güldürecek önemli bir etkendir.

Siyasette liyakatli olmak …

Siyasette liyakat her zaman eğitimli olmak anlamına gelmez. Siyasette liyakat bazen bir ömür o şehre verilmiş emektir, mücadeledir, halkın gönlünde taht kurmaktır, adı duyulunca gözlerin parlamasıdır, yaratılan heyecandır. Özellikle genel seçimlerde toplumun hemen hemen bütün kesimlerinin meclise yansıması yani mühendisin, mimarın, avukatın ve tüm meslek gruplarının varlığı kadar çiftçinin, esnafın, işçinin, memurun da temsil edilmesi önem taşırken, yereldeki dinamikler teknik uzmanlığı ya da yerel yönetim tecrübesini, bütçe yapabilmeyi, personel yönetimini, halkla ilişkileri, hizmet odaklı ve icracı olmayı ve kenti çok iyi tanımayı da kapsar. İşte tam da bu yüzden yerel ve genel seçim adaylarının dinamikleri farklıdır. Her iki kritere uyacak liyakatdeki insanların varlığı istisnai olsa da, siyasette “devir senin devrin, kim tutar senicilik”, genel seçimlerde iki bölgeden birden başvurmacılık, yerelde sen burdan başvur da ne de olsa bir yere koyarlar senicilik maalesef çok revaçta. Özellikle genel seçimlerde hep belirli bir meslek grubunun ön plana çıkması, her ne kadar Türkiye’nin içinde bulunduğu adalet eksikliği problemini yansıtsa da, kapsayıcılığı açısından bir hayli sorunlu görünmektedir. Aslında tüm bu sorunların yani adaylaşma süreçlerindeki seçiciliğin temelinde, seçen kişilerin de kendi mesleki aidiyetlerinden, arkadaş ilişkilerinden, iş ilişkilerinden, dar ekipçilikten yola çıkarak, seçimlerini bu yönde ve taraflı yapmasıyla oluştuğunu söyleyebiliriz. Bunun önüne geçmenin en kolay yolu önseçime gitmektir. O zaman görürsünüz ki toplumun her kesiminden, başta doktorlar olmak üzere farklı meslek gruplarından, sosyal çevrelerden insanların da adaylaşabildiği bir iklim ortaya çıkmaktadır. Ön seçimin en dezavantajlı kısmı da, propaganda süreci belirli bir bütçe gerektirdiğinden kadınların adaylaşmasında ciddi sıkıntıların olduğu bir seçim sistemi olması. Bu sorunu aşmanın en kolay yolu, aday listelerinin bütününde uygulanan cinsiyet kotasının seçilecek sıralarda uygulanması ayrıcalığı olacaktır. Çözüm elbette her halukarda seçicilerin, eşitlik yaklaşımı ve bu konudaki samimiyetleriyle doğrudan ilişkilidir.

Seçmenin yüzü güler mi?

Özellikle, seçmenin adeta gözü kapalı CHP’ye oy verdiği, güvendiği il ve ilçelerdeki adayların halkla “gönül bağı” kurabilecek adaylar olması çok önemli. Garanti görüldüğü için adaylık meselesine “ulufe dağıtır” gibi yaklaşmamak lazım. Bu bağlamda doğup büyüdüğüm, iki gözümün çiçeği İzmir’imin de bu özel ilgiyi hak ettiğini ve bu adaylaşma sürecinde bir hayli üzüldüğünü gözlemliyorum. Umarım bu yorucu ve yıpratıcı sürecin sonunda doğru kararlar verilir. İşte bu yüzden güldür yüzümüzü diye başladım söze… Bir yanılgıya düşmemek lazım; kazanacağı kesin görünen yerlerde seçmenin tercihi, Nazım Hikmet’in dediği gibi “gülerekten” oy vereceği anlamına da gelmiyor. Seçmenin oyunu almak kadar gönlünü almak da önemli. Üstelik gönlünü almak oyunu almaktan daha zordur.

Nazım Usta’dan bahsetmişken, 15 Ocak doğum günüydü büyük şairin… En sevdiğim şiirlerinden biriyle anmak isterim; Yürümek. (Bence siyaset camiasına da, içinden geçtiğimiz günlere de çok yakışan bir şiir.) Yürümek, yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak / havaları boydan boya yarıp ikiye / bir mavzer gözü gibi / karanlığın gözüne bakarak yürümek!.. Yürümek; dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup, / kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek!.. Yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... / Yürümek; yürekten gülerekten yürümek...