BIST 100 10.269 DOLAR 32,27 EURO 34,84 ALTIN 2.415,45
17° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

DERS ÇIKARMAK...

Bugün yaşadıklarımız, aslında her olağanüstü ve beklenmedik olaydan sonra tanık olduklarımız, gözlerimizin önünden canlı yayınlarda geçerken, bir yandan da bunların ileriye dönük altın değerinde eğitici videolar olduğunu düşünürüm.

Örneğin, dün sabah da KRT TV canlı yayınında, gelişmeleri hem ekranda izler hem de üzerine konuşur ve yorum yaparken, aynı duygular içindeydim.

Mesela, şu “Enkaz altından insan kurtarma faaliyetini” ele alalım.

Bütün deprem, göçük, sel, yangın vb. afet alanlarında aynı durumu yaşıyoruz. Artıları eksileri, hataları başarılı yanları ile, izliyoruz ama bunlardan dersler çıkarılması çok önemli.

Birincisi:

Bu enkaz altından insan kurtarma çalışmasını gerçekleştiren ekiplerin son derece iyi eğitimli, uzman insanlar olduğu (olması gerektiği) gerçeği. Yaygın ve hatalı bir algı, enkaz altından insan çıkarmanın sadece “Kepçe, vinç ve dozerlerle becerilebileceği” yanılgısıdır.

Yani, insanların “Kepçe istiyoruz, ne olur bir an önce buraya vinç gelsin, yakınlarım enkaz altında” diye haykıran insanların duygu halini anlıyoruz. Ama vinç ya da kepçenin sadece “yardımcı unsurlar” olduğunu bilmemiz lazım.

Şöyle düşünün, karmaşık bir ameliyatı yapabilmek için sadece sedyeye, ameliyathaneye ve aletlere sahip olmak yetmez.

Cerrah ve hemşirelerin, radyologun, laborantların ve pek çok başka görevlinin bulunması şarttır. Aksi takdirde hasta tedavi edilemez.

Enkaz çalışması da böyledir. Sadece vinçle insan kurtarılamaz. Mutlaka bu işin eğitimini almış uzman elemanlar lazımdır. Arama kurtarma eğitimi olmayan, maden, mağara, bina yıkıntısı içinde çalışmasını bilmeyen, riskleri bilmeyen insanlarla olmaz bu iş. Çünkü onlar adeta bir cerrah titizliği ile, bir insanı enkaz altından en az zararla çıkarmanın tüm inceliklerine vakıftır.

Tıbbi bilgisi, mimari bilgisi, mekanik bilgisi, mühendislik bilgisi, hatta psikolojik formasyonu olan insanlar olmalıdır. Dahası, bu çalışma son derece sessiz ve sakin bir ortamda gerçekleşmeli, insanlar yani kalabalık kitle uzak tutulmalı, enkazın üzerinde ilave yük oluşturacak şekilde birikmemeli. Sadece ihtiyaç durumunda kalabalıktan yardım istenmelidir. Çevre, mutlaka güvenlik güçlerince kontrol altına alınmalıdır.

İkincisi;

İnsanı – insanları kurtardınız diyelim.

Enkazın arasından açılmış belki de 40-50 santimlik bir delikten o insan göründüğü anda başlayan naralar, çığlıklar, tekbirler, dualar, ve bağırışlar minimuma indirgenmelidir.

Tabii ki, depremzedenin yani kurtarılanın yakınları bu duygularını gizleyemezler. Ama kalabalığın ekstradan slogan, nara, bağırış haykırış ve tezahüratı kontrollü olmalıdır.

Neden? Enkaz altındaki diğer canlıların seslerinin alınmasına engel olmamalıdır bu gürültü. Ve kazazedenin moraline olumsuz etki yapmamalıdır. Şok durumunda ve bilinci tam yerinde olmayan birinden söz ediyoruz.

Ve bir an önce ilk tıbbi müdahale yapılarak ambulansa taşınması (hızla ama telaşsız taşınması) sağlanmalıdır.

Acil yardım tıp ekipleri (Paramedic) bu işin sırlarını en iyi bilen insanlar olduğundan inisiyatif onlara bırakılmalı, eğitimsiz yetkisiz kişiler devreye girmemelidir.

En basit örnek, öylesine travmatik bir durumdan kurtulmuş insana anında su içirilmeye çalışılması hayati risk taşır. Mutlaka damardan sıvı – serum vs. verilmesi tercih edilir. İşi Paramedic’lere bırakmayıp, depremzedenin ağzına bu şişesini dayamaya çalışanlar gördü bu gözler.

Ya da yaralıyı “kırığı, çıkığı belki de iç kanaması” olan yaralıyı sedye ile taşımak ya da sedye yoksa kucakta bile taşımak bir sanattır. Bilmeyene asla emanet edilmemelidir.

Yine bu acil tıbbi yardım işini bilenler, çok işi bilirler ki, kimi zaman ambulansa bindirilmeden yapılması gerekli şeyler olabilir. Yani, o “gerekli” şeyler yapılmadan ambulansa bindirip yola çıkarmak riskli olabilir. Zaman zaman “oracıkta yapılması gereken” şeyler, hastanede yapılacaklardan bile önemlidir.

Yani, “bir an önce bindir ve yolla. Sedyeyi ve ambulansı boşalt” diye bir telaş olmamalıdır.

En önemlisi;

Bütün bunlar yapılırken, kazazedenin üzerine kimi zaman yüzlerce insanın yığılması, dokunmaya çalışması, selfie çekmeye çalışması, fotoğrafını çekmesi, gözüne flaş patlatması, bağırıp çağırarak şok durumuna katkıda bulunması (özellikle çocuklarda kalıcı travmatik etki) hiç arzu edilmeyecek ve uzak durmamız gereken tavırlardır.

Dersin en önemli unsuru, soğukkanlı olmak, telaş yapmamak ama hızlı hareket etmektir. Bu da profesyonel ekiplerle mümkündür.

Ve tabii işi profesyonellerin yapmasını sağlamak onların işine müdahale etmemek önemlidir.

Hastane acil servislerinde çıkan patırtı – gürültü ve personele saldırıların mikro örnekleri , olay/kaza mahallerinde sıkça yaşanır. Bunlara engel olmak için de güvenlik kuvvetlerinin ve kitlenin yardımcı olmaları şarttır.

Bakın, bu konuda bir uzmanlığı bile olmayan, ama yıllarca böyle ortamlarda haber kovalamış, muhabirlik yıllarında sayısız afet ve kaza yerinde bulunmuş, çokça bu konuda okumuş, yayın izlemiş, kitap incelemiş naçiz bir gazetecinin gözlemlerini bile uygulasanız, iyice bir mesafe alırız demek istiyorum.

Uzmanlar bunu (tabii ki, benimkinin üzerine bin kat gerçek bilgi ile) ders videoları haline getirip, ilkokullanrdan başlayarak eğitici bir faaliyet içine girişsek, belki de ileride yaşayacağımız afetlerde, daha fazla hayat kurtarırız.

Ne dersiniz?