BIST 100 10.269 DOLAR 32,25 EURO 34,79 ALTIN 2.422,21
16° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

İMAR AFFI CİNAYETTİR...

Bu topraklarda her seçim döneminde gündeme gelen ve ileriye dönük olarak “Suçu ve cinayeti özendirici” nitelik taşıyan uygulamalardan biri de “İmar Barışı” diye sevimli bir etiketle sunulmaya çalışılan “İmar Affı”dır.

Defalarca söyledik. Bir kez daha bu büyük felaket vesilesiyle vurgulamak gerekiyor.

İmar affı cinayete teşviktir.

Geçen her seçim döneminde ülkeyi yönetenler, (sadece bugünün hükümeti değil) “Ver oyunu, al tapuyu” zihniyeti ile bu suçu teşvik edici roller oynamışlardır.

Seçim dömenide 3 – 5 (isterse 3 milyon 5 milyon olsun) oy alabilmek uğruna özellikle büyük kentlerde çarpık ve çürük yapılaşmanın özendirilmesi, bu tür yapılara izin verilmesi, bundan sonraki dönemlerde “Nasıl olsa seçim döneminde affederler” dedirtip, yenilerinin yapılmasının önünün açılması, bu ülkeye yapılabilecek en ağır kötülüklerden biri, hatta büyük bir ihanettir.

Bu olayın birkaç (ve birbirinden daha feci) sakıncası vardır.

  1. Son deprem afetinin de gösterdiği üzere, çürük ve standartlara aykırı inşa edilmiş yapılar, doğrudan doğruya insan yaşamına malolabilecek bir risk oluşturduğundan, bunları yapmak, satmak ve tabii ki onay vermek ağır bir suç sayılmalıdır. Üstelik de, son imar affına dair yasal düzenleme metinlerinden anlaşılıyor ki, bu tür yapılarla ilgili “Bilimsel kriterlere uygunluk konusunda sorumluluk yapı sahibine bırakılmaktadır.” Bu da, kamu otoritesinin, seçim rantı yani siyasi rant uğruna, kendi üzerine düşen yasal ve anayasal sorumluluktan sıyrılması anlamına gelir ki, bu da suçtur.
  1. Bu tür kaçak ve arızalı yapılaşmanın önünü açmak, bir katlı da olsa, 50 katlı da olsa, şehircilik açısından da ciddi bir hatadır. Çünkü yasaların dışına çıkılarak bilimsel kriterlerden uzaklaşılarak inşa edien binalar, sadece “estetik” sorunlar değil, aynı zamanda sağlıklı ve yaşanabilir şehirlerin planlanması çalışmalarına indirilecek ağır bir darbe sayılmalıdır. Bunun, altyapı hizmetlerinin sunulmasına, şehirlerin giderek ağırlaşan ve çözümü bir noktada imkansız hale gelebilecek altyapı sorunlarının kronikleşmesine de katkısı büyük olur.
  1. İmar affı, aynı vergi affı, trafik cezaları affı, ya da başka af kararları gibi ciddi bir toplumsal adaletsizlik anlamına da gelmektedir. Yıllardır, on yıllardır anlatmaya çalıştığımız (ve maalesef anlatamadığımız) gibi, gecekondulaşmaya verilen izinler, yasal imal edilmiş konutlarda kazançlarının neredeyse kimi zaman yarıdan fazlasını kira + aidat ödeyen “nizama saygılı” insanlara karşı büyük bir haksızlık sayılmalıdır. Bulduğu 3 beş yüz metrekare araziye, o araziyi pazarlayan mafya ile anlaşarak, onu palazlandırarak bir gecekondu (artık tek göz kulübe filan da değil bunlar 3 – 5 sat çıkıyorlar) dikmek, toplumun geri kalan kısmını aptal yerine koymak değil midir? Büyük kentlerde yaşamanın maliyetini üstlenmeyi reddedip, “kestirme yoldan” yasadışı inşaat yapıp, sonra da bunu ranta dönüştürüp, (yap, büyüt sat – elde ettiğin kazançla, daha büyüğünü yap, onu da büyüt sat) servet edinmenin bir yolu haline gelmiştir bu “gecekonduculuk” faaliyeti.

Sadece bugünün değil, geçmişin iktidarlarının da, özellikle yerel yönetimlerin marifeti ile bu haksız düzenin devam ettirilebilmesi için oy kaygısı ile ellerinden geleni yapmışlardır.

Bu düzenin değişmesi için, başta Ana Muhalefetteki CHP olmak üzere, tüm yerel yönetimlerin, bu yaklaşımdan hızla uzaklaşmak üzere kolları sıvaması gerekmektedir.

Türkiye’nin toplamında yüzde 60’ın üzerinde, sadece İstanbul’un bazı ilçelerinde yüzde 90’ı aşan oranlarda yapının kaçak veya bilimsel standart kriterlerin dışında inşa edildiği gerçeği ortada iken, hiç kimsenin bu konuda masum olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.

O halde, bu büyük ve tarihi afet vesilesi ile, bu konunun üzerine gidilmesi, elbirliği ile gidilmesi ve başta “İnsan canı maliyeti” olmak üzere, yukarıda saydığım sakıncaların ortadan kaldırılması için iktidarın ve iktidara talip olanların, bunu gündemlerindeki başlıca maddelerden biri yapmasının zamanı gelmiştir.. Geçmektedir.