BIST 100 10.269 DOLAR 32,24 EURO 34,83 ALTIN 2.418,16
16° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

SİYASET... HEM DE DİBİNE KADAR...

Sadece bunların değil, bütün sağcı ve beceriksiz iktidarların, kendi hatalarını, eksiklerini ve yanlışlarını eleştirenlere yönelik olarak kullanmaya çalıştığı klasik bir “savunma silahıdır” bu...

“Böyle zamanda siyaset yapmayın... Gün, siyaset yapılacak gün değil...”

Tam tersine, siyaset yapmanın en isabetli zamanıdır bugün. Zaten, olup bitenlerin ta kendisidir “siyaset”...

Yaşadığımız her şey, olumlu olumsuz her şey, iyisi ile, kötüsü ile, her şey, siyasi tercihlerin bir sonucudur. O tercihleri yapan, o kararları alan veya almayan, alamayan, almakta geciken, bu gecikmeler nedeniyle ilave yıkımlara, kayıplara ve ölümlere neden olan insanlar siyasetçi değiller mi?

O siyasi tercihler değil mi, dünyanın her yerinde benzer büyüklükte depremler yaşanırken, bizim gibi ülkelerin, yani bizim gibi çapsız siyasetçilerin yönettiği ülkelerin bu işten daha ağır etkilenmesine yol açan şey?

O siyasi tercihler değil mi, yıllar hatta on yıllar boyu, “geliyorum” diye bas bas bağıran felaketlerin önlenebilmesi, en azından kayıplarının hafif olması için önlem almamak?

O siyasi tercihler değil mi, 24 sene önce meydana gelen ve o gün için de “Asrın Felaketi” etiketini yapıştırdığımız deprem sonrasında bugüne kadar neredeyse 800,000,000,000 TL’ye varan vergi toplayıp bu vergileri başka kaynaklara aktarıp, kendi yol açtığı açıkları kapatıp, depreme hazırlıklılığımızı ihmal etmek?

O siyasi tercihler değil mi, sistemi “Tek adama bağlayıp” üstelik de tam tersini savunarak milleti kandırdığı halde hızlı karar alamayan ve en hayati süreçler olan ilk birkaç gün “göz göre göre ölümlerin ve yıkımın büyümesine” neden olmak?

O siyasi tercihler değil mi, bu ülkenin afet zamanlarında en temel ve “gözbebeği” kurumlarından olan Kızılay’ın içini, liyakatsizlik ve hırsızlık örnekleri ile boşaltmak?

O siyasi tercihler değil mi, sözüm ona çok etkili ve merkezi organize olacağı söylenen AFAD isimli yapıyı, liyakatsiz kadrolarla doldurup, afet anında “emir beklediği için hızlı hareket edemeyen ve başkalarının da önünü tıkayan, takoz olan” bir kurum haline getirmek?

O siyasi tercihler değil mi, ülkenin dört bir yanından adeta sağanak halinde afet bölgesine yağan yardımları adeta “kıskanıp” onların üzerine kendi parti ve ampullü “parti devleti amblemlerini - etiketlerini” yapıştırarak, yardım bekeyen millete ihanet etmek?

O siyasi tercihler değil mi, asırlardır bu toprakların insanının bağrından çıkmış ve afet durumlarında en önde ve en hızlı yetişen, en organize, en donanımlı, en disiplinli kurumumuz olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bile bile kışlasında tutarak, yardıma koşmasını engellemek?

O siyasi tercihler değil mi, “Aman ünformalılar görünmesin alanda. Sonra sempati toplarlar. Sonra sivil otorite zayıflar. Hem zaten bunların ne yapacağı belli olmaz, sokağa çıkarlarsa...” gibi ilkel bir dürtü ile kahraman Mehmetçik’in önüne barikat çekmek? Böylece daha fazla insan hayatına mal olmak?

O siyasi tercihler değil mi, adeta “Okullar olmasa bu Maarifi ne güzel yönetiriz” esprisinde olduğu gibi, çaresizlik içinde ünivesiteleri dönem sonuna kadar kapatıp, onca kamu misafirhanesi ve turizm tesisi dururken, yurtlardan öğrencileri çıkarıp üniversiteleri uzaktan eğitime mahkum etmek?

O siyasi tercihler değil mi, 3 gün boyunca, tam 3 gün boyunca “Reis”in olurunu alamadığı ya da haber veremediği için belki de kararsız kaldığı için, depremzede yüz binlerce yatırımcının birikimlerinin kurda kuşa yem edilmesine göz yummak?

O siyasi tercihler değil mi, enkaz – göçük kaldırma çalışmalarında dünyanın en iyisi olan kahraman madencilerin önünü kesip, afet bölgesine ulaşmalarına mani olmak? Sağlık gönüllülerinin kurtarma alanına erişimine engeller çıkarmak? Basın emekçilerinin çalışmalarını engelleyip, gerçeklerin öğrenilmesine mani olmak? Propaganda Bakanı’nın allı-pullu videoları ile kamuoyunu yanıltması çabasında milletin milyonlarca lira kaynağını boş yere harcamak?

O siyasi tercihler değil mi, millet daha can derdinde iken, köylere henüz ulaşılamamışken, enkazlar kaldırılmayı beklerken, cenazeler henüz tam olarak defnedilememişken, insanlar başlarının üzerine bir kuru çadır, altlarına bir şilte, kursaklarına gidecek bir lokma ekmek alamamışken, “TOKİ-MOKİ-ÇOKİ” derdine düşüp, inşaat şirketlerini alelacele alana salıp rant musluklarını açmaya çalışmak?

O siyasi tercihler değil mi, kendisini her eleştireni “Hain ve şerefsiz ve hatta kanı bozuk” ilan ederek, alanda ter dökenler dahil, kendisinden olmayan herkese sopa sallamak? “Defter tutuyorum hesap soracağım” diye tehdit etmek?

O siyasi tercihler değil mi, Anayasa hükmü olan ve tam da bugün son derece önemli, hayati ve acil bir gereksinim olan seçim sandığından kaçmak için bin türlü takla atmak? Bunu kendisi söyleyemediği için her daim “Karnından konuşan, aykırı gibi görünüp aslında aynı makamdan gazel okuyan” birilerine kurnazca “yoklama çektirmek”? Ufaktan ufaktan, seçim iptalinin ayaklarını yapmak?

Bütün bu saydıklarım, yaptığınız “Kirli ve ölümcül” siyasetin sadece küçük bir bölümünden örneklerdi.

Kirli diyorum, çünkü hem hatalarınızı gizlemeye çalışıyor hem de bunu “Siyaset yapmayın” diye sahtekarca bir zırhın arkasına saklanarak yapmaya gayret ediyorsunuz.

Ölümcül diyorum, çünkü bu hatalarınız belki de çok daha hafif atlatılabilecek bir felaketin, hem insani bazda hem de ulusal çapta faturasını 5 – 10 – 100 kat büyütmeye yaradı.

“Siyasetin ta tendisidir” olup bitenler.

Ve biz (üzgünüm) siyaset yapmaya devam edeceğiz.

Hem de daha yüksek tonda “siyaset” yapacağız.

Sadece kendi tekelinize alarak ve o siyasi kararlarınızın faturalarını da bizlere yani 84 milyon insana ödeterek siyaset yapmaktan sizi men edene, siyaset sahnesinden sizleri bir daha dönmemek üzere silene kadar da bundan vazgeçmeyeceğiz.

And olsun.